Duceyl’in Arslanı Seyyid Muhammed; O bir Masum’un oğlu, bir Masum’un kardeşi ve Beklenen Masum’un (Allah'ın selâmı hepsine olsun) Amcası…

Duceyl’in Arslanı…

Cemaziyelâhir ayının sonlarını idrak ediyoruz. Bu günlerde çok seçkin, çok faziletli ve Allah katında yüce bir değere sahip olan bir şahsiyetin vefatı etmiştir. Sahip olduğu büyük makama ve yüce şana rağmen O’nu tanıyan insanların sayısı azdır. O Âl-i Muhammed’in (Allah'ın selâmı hepsine olsun) imkansız denen mucize olayları ve büyük kerametleri gerçekleştiren değerli cevherlerindendir…Aşıklarının kalpleri, dertlerinin giderilmesi umuduyla hep O’nun yanına doğru kanat çırpar.O Hz. İmam Ebi Muhammed Ali Hadî’nin oğlu, Hz. İmam Hasan-ı Askerî’nin kardeşi Seyyid Muhammed’dir (Allah'ın salât-u selâmı hepsine olsun) ve Hz. İmam Mehdî’nin (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun ve pek kutlu ortaya çıkışını çabuklaştırsın) Amcasıdır. Kendisi Hz. Ebu Muhammed İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah'ın selâmı hepsine olsun) yanından ayrılmamıştır. Kadri pek yüce, şanı pek üstün ve fazileti pek çok olan bu nur dolu alim “Duceyl’in Arslanı” lakabı ile bilinir. Çünkü eski dönemlerde eşkiyaların ve yol kesen haydutlar; O’nun Allah-u Teâlâ katındaki makamından ve O’ndan gördükleri mucize ile kerametlerin korkusundan O’nun ziyaretçilerine herhangi bir müdahalede bulunmazlardı. (Mubarek Türbesi “Duceyl” adında bir yerdedir. )

Seyyid Muhammed (Allah'ın selâmı üzerine olsun) dopdolu bir ilim kaynağıydı. Dünyanın dört bir yanından ilim önderleri gelir ondan ilim tahsil ederdi. Şöhreti öylesine yayılmıştı ki; uzak yakın birçok insan, babasından sonra O’nun İmam olacağını sandı.Bu da şaşılacak şey değildi. Zira İslam, O’nun doğup büyüdüğü yuvadan doğmuştu, O da bu ailenin çok değerli bir ferdiydi. Kökü sabit, dalları mana aleminde ve Rabbi’nin izniyle her zaman meyve veren o pâk şecere O’nun soyağacıydı. İslam dini, O’nun ailesinin elleriyle yayılmış ve bozulmaktan korunmuştu.

Allame Şeyh Kureşî (Allah O’na rahmet etsin) şöyle diyor: “Seyyid Muhammed Ebu Cafer, Pâk İmamlar (tarafından yetiştirilen) muhteşem bir örnek ve Onlar’ın düşünceleri ile gittikleri yolu anlatan dosdoğru bir portreydi. Üstün zekası ve ahlakı, ilminin enginliği ve edebinin yüceliği ile öylesine ön plana çıkmıştı ki; Şianın birçoğu Babası Hz. İmam Hadî’den (Allah'ın selâmı üzerine olsun) sonra O’nun İmam olacağını sandı.”

Hz. Seyyid Muhammed (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Medine-i Münevvere’nin üç mil uzağında, Hz. İmam Musa Kazım (Allah'ın selâmı üzerine olsun) tarafından kurulmuş olan “Saraya” köyünde dünyayı şereflendirdi. O daha çocukken Hz. İmam Hadî (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Samarra’ya çağrıldığı için O’nu arkasında bıraktı. Yıllar sonra Samarra’ya gitti. Otuz dört yaşına gelince Samarra’dan Hicaz’a dönmek istedi. “Beled” olarak bilinen bir yerde aniden çok şiddetli bir şekilde hastalandı ve bu hastalık sonrasında fazla yaşamadı. H. 252 senesinde Cemaziyelahir ayının sonunda, şu anda mubarek kabrinin bulunduğu yerde hayata veda etti.

Vefat veya şahadet…

Bazıları da O’nun zehirlenerek şehit edildiğini söylemişlerdir. Bunu da uzak bir ihtimal olarak görmüyoruz. Çünkü kendisi Hz. İmam Ali Hadî’nin (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) oğullarının en büyüğüdür ve yüce sıfatlara sahiptir. Düşmanların da Babası’ndan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) sonra O’nun İmam olduğunu düşünerek ona zehir içirmiş olmaları çok beklendik bir durumdur. Hastalığının etkisiyle, gençliğinin tüm emareleri yok oluncaya kadar günlerce acılar yaşadığı ifade edilmiştir.

Hayata veda edişi…

Ebu Cafer’in durumu iyice şiddetlenince Yüce Allah’ın kitabı Kur’ân-i Kerîm’den ayetler okumaya başladı. Sonra da Yüce Allah’a hamd-u senalarda bulunmaya başladığı. O işte böylesine ulvi bir halde iken mubarek ruhu bedeninden ayrıldı ve Peygamberler ile Vasilerinin ruhlarının yükseldiği gibi Rahman’ın melekleri ile kuşatılmış bir halde Yaradan’a doğru yükseldi.

Hz. İmam Ebu Muhammed Hasan-ı Askerî (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yanından hiç ayrılmadığı ve kardeşlerinin en büyüğü olan Ağabeyi’ni kaybedince derin bir hüzne büründü. Hayatından çok değer verdiği ağabeyini yitirmişti. O’nu yitirmenin hüznüyle dışarı çıktı. Hüzün, hasret ve derin acı her halinden okunuyordu. Gözyaşları ve hıçkırıklar içerisindeki İmam’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) halinin ve yaşananın musibetin sarsıntısıyla halkın dili tutuldu. Kimileri acılar içinde feryat ederken kimi hüngür hüngür ağlıyordu...

Ebu Cafer’in cenazesini babası Hz. İmam Hadî (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hazırladı. O’nu yıkayıp kefenledi ve namazını kıldı. Pak cenazesini taşıdığı sırada akın akın insanlar etrafını kuşatmış, tekbirler getirip faziletlerini bir bir sayıyor ve O’nun kaybının Müslümanlar için ne denli bir kayıp olduğunu dile getiriyordu. Mubarek naaşı bir hal içerisinde taşınıp şu anda müşerref türbesinin bulunduğu yerde toprağa verildi.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: