O’nun doğumuyla kardeşliğin, vefanın ve Haşimî izzetin sancağı dalgalandı…

Şaban-ı Muazzam ayının dördüncü gününde, Haşimoğulları’nın Dolunayı Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’nin oğlu Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) dünyayı şereflendirdi. Böylece dünya vefasının ve kardeşliğinin nuruyla aydınlandı; Haşimoğulları’nın izzet ve Alevî hanedânın hamiyet sancağı dalgalanmaya başladı.

Faziletleri ve menkıbeleri ile dünyayı doldurup taşıran ve Haşimoğullar’na ölümsüz bir şan ve pek güzel bir hatıra bırakan Haşimoğulları’nın Apaydın Dolunayı dünyaya gelmişti. Bu yüce adam; Din yolunda ve itaati farz İmam olan Cennet Gençleri’nin Efendisi Ebu Abdullah Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) uğruna kendini ve kardeşlerini feda etti. O gerçekten de kahramanlığın sembolu ve fedakarlığın adı…

Ziyaretine gittiğimizde şu yüce sözlerle O’na (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hitap ediyoruz: “Şehadet ederim ve Allah’ı da şahid tutarım ki:Sen, Bedirlilerin (Bedir Şehitlerinin), Allah yolunda düşmanlarla cihad edip cihatlarında Allah’ın dinini hayrını isteyenlerin, (Allah) dostlarının yardımında çok çok fazla çaba harcayanların ve O’nu (Allah’ı) sevenlerin müdafaası için eriyip gidenlerin gidişiyle (bu dünyadan) göçtün – gittin! O halde Allah Sana, biatine vefa eden, davetine icabet ede ve emir sahiplerine itaat edenlerden birine verdiği en üstün mükafatı, en büyük mükafatı, en bol mükafatı ve en mükemmel mükafatı versin!”

Hz. Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) doğumu Hz.Ali’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kalbini ve evini sevinç ve umutla doldurdu. O oğlunun sancaktarı ve kendini Ağabeyi (Allah'ın selâmı üzerine olsun) için Kerbelâ’daki feda edecek olan oğlu olacağını biliyordu.Gelişini bekliyordu. Ali’nin oğlu Abbas, Fatıma’nın oğlu Huseyn (Allah'ın selâmı hepsine olsun) için kendini feda edecekti.

Müminlerin Emîri, yeni doğan oğlu Abbas’ı (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) kucağına alıp sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okudu. Hz. Peygamber-i Ekrem’in, Hz. Hasan ile Hz. Huseyn (Allah-u Teâlâ Hz.Peygamber’e, Onlar’a ve Pâk Ehlibeyt’in tümüne salât etsin) uyguladığı mubarek nebevî sünnetin aynısını Hz.Abbas’a (Allah'ın selâmı üzerine olsun) uyguladı. Kulağına Allah’ın ve Peygamber’in isimlerini okuyup O’nu tevhid ve risale ile bir kez daha bağladı. Adını da “Abbas” koydu. Doğumunun yedinci gününde de Müminlerin Emîri, oğlu Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) saçlarını traş edip ağırlıkları kadar altın miktarınca miskinlere (en fakirler) sadaka verdi.Aynı şekilde Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) için bir akika kurban kestirdi.

“Kamer-i Benî Haşim” kitabının yazarı şunları anlatmıştır: “Hz. Ümmül Benîn (O'na selâm olsun) bir gün, Müminlerin Emîri’nin Hz.Abbas’ı (Onlara selâm olsun) bacağına oturtup kollarını sıvadığını ve onları öpüp ağladığını gördü. Hz. Ümmül Benîn (O'na selâm olsun) bu vaziyeti görünce çok şaşırdı. Ortada görünür bir sebep yokken; böylesine İmam Ali (O'na selâm olsun) şemaili (tabiatı) taşıyan bir bebeğe bakmak nasıl olur da babasını ağlatıyordu, anlayamıyordu. Müminlerin Emîri (O'na selâm olsun) de onu esrarengiz yazgısından haberdar edip kollarının Hz. Huseyn’e (O'na selâm olsun) yar ve yardımcı olurken koparılacaklarını bildirdi. Hz. Ümmül Benîn (O'na selâm olsun) inledi ve ağladı. Hz.Abbas’ın (O'na selâm olsun) doğumu Hz.Ali’nin (O'na selâm olsun) evi hem sevinçle hem hüzünle doldu. Sevinç, bu bebeğin dünyaya gelişi içindi.Gözyaşları ise; O’nun Kerbelâ’da görecekleri ve orada kollarının koparılıp katlediledeceği içindi.

Hz.Abbas, Vefakâr Annesi’nin (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) yuvasında ve Hz. İmam Hasan ile Hz.İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) yanı başında yetişti. Hz.Resûlullah’ın Hanedânı’ndan (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ulvi ilmin yanı sıra insanlık, ihlas ve üstün ahlaka dair muazzam dersler aldı. Hiç kuşku yok ki bu benzersiz yiğidin fikrî ve nefsî karakterinde Müminlerin Emîri’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) terbiyesinin etkisi açıkça görülüyordu. Benzersiz şuuru bu asil terbiyeden kaynaklanıyordu.

Bireysel dehası ve aile terbiyesi, ahlaki ve ruhsal gelişiminin sebeplerindendi. Bu karakteristik özellikleri gelişirken bedensel özellikleri de bunlara paralel bir şekilde gelişti ve kolları çok kaslı bir gence dönüştü. Sıfatları sadece bunlardan ibaret değldi. Aklı ve bariz insani sıfatları aynı şekilde çok güzel ve özeldi. Ne yüce bir gün için hazırlandığını biliyordu ve Allah’ın yeryüzündeki hüccetine yardım için kendini feda etmeye hazırlanıyordu.O Aşura günü için dünyaya gelmişti.

Hz. İmam Sadık, Hz.Ebulfazl Abbas (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) Efendimiz hakkında şöyle buyurmuştur: “Amcamız Abbas, delici bir basirete sahipti; imanı sapasağlamdı. Ebu Abdullah (O'na selâm olsun) ile birlikte cihad etti ve işini layıkıyla yerine getirip şehid olarak (dünyadan) gitti.”

Doğduğun günde, şehîd olduğun günde ve Hz.Peygamber’in Ehlibeyti (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ile birlikte yeniden diriltileceğin günde sana selâm olsun Efendimiz ey Ebulfazl Abbas…

Sana, Baban Müminlerin Emîri’ne,Annen Ümmül Benîn’e, hakkını talep edecek olan validen Hz. Fatıma’ya, Ağabeylerin Hz. Hasan ile Hz. Huseyn’e ve Ablan Hz.Zeyneb’e; gece ve gündüz birbirini takip ettiği müddetçe selâm olsun!
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: