İmamet nurlarının dördüncüsü ve İbadet ehlinin yıldızı Şaban ayının beşinci gününde yeryüzünü şereflendirdi…

H. 38 senesinde yine böyle bir 5 Şaban günü Nübuvvet Hanedânı Ehlibeyt (Allah'ın selâmı hepsine olsun) ve tüm aşıkları ile dostları, Hz.Peygamber (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) tarafından gelişi önce müjdelenen nurlu bir önderin dünyayı şereflendirmesi sevincini yaşadı. Bir Perşembe günüydü. Yeryüzündeki hikmet ve ilim pınarlarını fışkırtan dördüncü Hidayet önderi Hz. İmam Zeynelabidîn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) dünyayı nurlandırdı. Mubarek yaşantısıyla insanlığa; sabır, hilim, özveri, izzet-i nefs, takva, ahlak ve dünyevi bağlardan kurtulup tamamen Allah’a yönelişin nasıl olması gerektiğine dair en güzel örnekleri sergiledi. Ceddi Müminlerin Emîri (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ile iki yıl, Amcası Hasan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ile on yıl, Babası Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ile on bir sene ve Babası’ndan sonra da otuz dört yıl yaşadı. H.95 senesinde, 57 yaşında Medine-i Münevvere’de şehîd oldu.

Mubarek validesi: Hz. Şahzenân ya da diğer adıyla Hz. Şehr-i Banû’dur (Allah'ın selâmı üzerine olsun). Sasani krallarından biri olan Yezdecird’in kızıdır. Bu mubarek hanım Müslüman kadının dünyasında pek yüce bir makama sahiptir. Kendi döneminde bilge kadınlardan ve en önde gelen kadınlardan biri olan Hz. Şehr-i Banû (Allah'ın selâmı üzerine olsun) için mirasımızda şöyle geçmiştir: El-Asma’î şöyle anlatıyor:
“Yezdecird’in kızı Hz.Ali bin Ebî Talib’e (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yüz tane nedime içerisinde geldi. Hz.Ali (Allah'ın selâmı üzerine olsun) de “Ona hürmet gösterin; o nimet içinden yeni (çıkmıştır)” dedi.”

Viladetinin gerçekleşmesi ile birlikte Müminlerin Emîri (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ya da Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) (rivayete göre ikisinden biri) yeni doğan mubarek bebeğin doğum merasimini geçirmek için hızla eve doğru gitti. Hz. İmam Zeynelabidîn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bu dünyayı karşıladığında ilk duyduğu ses “Allah-u Ekbar” sözü; hayatının parolası, hayatı boyunca takip ettiği ve somutlaştırdığı düsturuydu. İlahi şiarın ne olduğu ve nasıl somutlaştığının cevabı Hz. İmam Zeynelabidîn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) idi. Yedinci gününde de Babası (Allah'ın selâmı üzerine olsun) O’nun adına bir akika kurban kestirdi.Sonra da onun saçını kestirip tarttı ve ağırlığı kadar gümüş ya da altın miktarınca miskinlere (fakirlere) sadaka verdi. Böylece İslami mukaddes sünneti icra etti.

Mubarek Künyesi: Ebu Hasan da denmiştir, Ebu Huseyn de, Ebu Muhammed de, Ebu Abdullah da, Ebulkasım da. O’na ayrıca: “İbn-ul Khiyereteyn” yani “iki seçkinin ( Hz. Peygamber’in ve Hz.Ali’nin - Allah-u Teâlâ O'nlara ve Pâk Ehlibeyt’e salât etsin- evladı) evladı” denirdi. (Allah'ın selâmı üzerine olsun) lakapları çoktur: Seccad (çokça secde eden), Zeynelabidîn (Pek ibadet edenlerin ziyneti, en güzeli), Zûs-Sefenât (Alnı secde izli), Zekiyy (ilahi ilimlerle beslenmiş,temiz,pâk kılınmış) bunlardan bazılarıdır. Dördüncü Hidayet önderi Hz. İmam Ali bin Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) en meşhur lakabı Zeynelabidîn’dir. Ayrıca Hz. Resûl-i Ekrem, O’nu (Allah-u Teâlâ Hz.Peygamber’e, O’na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “Seyyid-ul Abidîn” yani “Pek çok ibadet edenlerin Efendisi” olarak adlandırmıştır.

Hz. İmam Zeynelabidîn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) gece karanlık olduğunda sırtında bir bohça yükleyip kapı kapı fakirleri dolaşırdı.Bohçasında da para keseleri ya da ekmek taşırdı. Fakirler tarafından tanınmamak için de yüzünü sarardı.Cenaze guslü için konduğunda o bohçanın bıraktığı büyük nasırın izi görüldü.

“Hz. İmam Sadık’tan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur. Hz. Ali bin Huseyn (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) ibadet için harcadığı çaba ve gayret çok fazlaydı. Gündüzleri oruçluydu, gecelerinde de (namaz kılmak için) ayaktaydı. Bu da O’nun bedenine zarar verdi. Ben “de O’na babacığım (dedeciğim); ne kadar da çok gayret sarfediyorsun” dedim. “Rabbim’e sevimli olmaya çalışıyorum; ola ki beni kendine (çok) yaklaştırır…” dedi.”

Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bir günde bin rekat namaz kılardı. Gün doğunca yorgunluktan kendinden geçerdi. Seyf isimli bir kölesi O’nu geceleyin ağlayıp Allah’a yakarırken görünce “Sen sende olan üstünlüklere sahip olduğun ve Ceddin Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) olduğu halde ne seni ağlatıyor ey Resûlullah’ın evladı?” diye sordu. Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle cevap verdi: “Ey Seyf bilesin ki kıyamet gününde beş gözden başka tüm gözler ağlayacaktır: Allah korkusundan (huşuundan) ağlayan göz, Allah yolunda çıkarılan (vurulup kör edilen) göz, Allah’ın haram kıldıklarından yüz çeviren (onlara bakmayan) göz, Babam Huseyn’in musibetine ağlayan göz ve Allah’a ibadetle gece ayakta kalan göz. Allah-u Teâlâ geceleri secde eden ve ibadet edenlere (merhamet nazarı) ile bakar ve meleklere şöyle der: “Kuluma bakın; bedeni bana secde, ruhu bende, azabımın korkusu ve cennetimin tamahıyla bana münacat ediyor (yakarıyor). Şahit olun ey meleklerim; ben onu bağışladım.” Seyf de dedi ki: “Efendim, mevlam; bana dua et ki Allah bana o ağlayan beş gözlerden bir göz takdir buyursun.”

Hz. İmam Zeynelabidîn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) zamanında, Hz. Peygamber Efendimiz’den (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) nakledilen “İki sınıf (insan) beni katletti (mahvetti): takvasız alim ve cahil zahit (abid)” hadis-i şerîf’teki türden cahil Kur’ân-i Kerîm hafızları ve abidler (çokça ibadet eden, zahitlikle ortada dolaşan) ön plana çıktı. Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Allah-u Teâlâ’nın evi Kabe’ye gitmişti. O sene çok kurak bir seneydi ve neredeyse hiç su yoktu. İnsanların o dönem zahitliklerini ve kulluklarını öve öve bitiremediği Malik bin Dinar’ın ve Rabia-ı Adeviyye’nin etrafında toplandığını gördü. Dualar edip yağmur yağması için kılınan istiskâ namazını kılıyorlardı. O’nu görünce şöyle dediler: “Ey Resûlullah’ın evladı! Bizimle istiska namazı kılar mısın?!” O da şöyle buyurdu: “Vay halinize! İçinizde Allah’ın sevdiği hiç kimse yok mu?!...Çekilin Kabe’nin yanından.” Sonra Rabbi’ne şöyle dua etti: “Efendim!...Bana olan sevgin hakkına onları yağmurla sula….” Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) duasını bitirir bitirmez öyle bir yağmur yağmaya başladı ki; Mekke’nin sokaklarını sel bastı. Malik bin Dinar da gelip O’na şöyle dedi: “Genç, Allah’ın seni sevdiğini nerden bildin?..” Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) da ona öyle bir cevap verdi ki; hiçbir şey söyleyemedi: “Çünkü o beni vezîri (ve halîfesi) kıldı, sevmeseydi vezîri (ve halifesi) kılmazdı… Ben de O’ndan istedim, O da icabet etti…”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: