Mubarek Ramazan ayının altıncı günü, Hz. İmam Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ve veliahtlığa dair....

Hz. İmam Rıza (AS) Muk. Türbesi
H. 201 Senesi 6 Ramazan gününde (27 Mart 817) gününde halk, Abbasi yöneticisi Memun’un tamamen siyasi sebeplerle verdiği emir üzerine veliahd olarak Hz. İmam Rıza’ya (Allah'ın selâmı üzerine olsun) biat etti. Şimdi anlatacaklarımız ise onlarla ilgili olaylardır.

Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Veliahtlığı kabul etmeye zorlanıyor:

Ali b. İbrahim Babası’ndan, O da Eba Salt-ı Herevî’den şöyle anlatıyor: Memun, Hz. Rıza Ali b. Musa’ya (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle dedi: Ey Resûlullah’ın evladı! Senin faziletini, ilmini, zahitliğini, veranı ve ibadetini tanıdım. Hilafeti benden daha çok hakettiğin görüşündeyim. Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: Allah’ın (Azze ve Celle) kulluğuyla iftihar ederim, zühd (zahitlik) ile dünyanın şerrinden kurtulmayı umarım, vera ile (ilahi) ganimetleri kazanma zaferine (erişmeyi) umarım, dünyada tevazu ile de Allah (Azze ve Celle) katında yükselmeyi umarım.”

Memun da O’na şöyle dedi: “Ben kendimi hilafetten azletmeyi, onu sana verip sana biat etmeyi uygun gördüm.” Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) da O’na şöyle dedi: “Eğer bu hilafet senin ise ve Allah O’nu sana takdir kılmış ise Allah’ın seni giydirdiği şeyi çıkarıp onu başkasına giydirmen sana caiz değildir. Eğer hilafet senin değil ise de senin olmayan şeyi bana (karar) kılman sana caiz değildir.” Memun da şöyle dedi: “Ey Resûlullah’ın evladı! Bu emri kabul etmek zorunludur!” (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Bunu asla itaatle (isteyip uyarak) yapmayacağım!” (Memun) günlerce uğraştıktan sonra Hz. İmam’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kabul edeceğinden umudu kesince O’na şöyle dedi: “Eğer hilafeti kabul etmeyip bana biat etmeyi istemiyorsan veliahtım ol ki; hilafet benden sonra senin olsun.”

Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) de bunun üzerine şöyle buyurdu: “Vallahi babam atalarımdan,(atalarım da) Müminlerin Emîri’nden, (O da) Hz.Resûlullah’tan (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) anlatmışlardır: bu dünyadan senden önce ve zehirlenmiş bir şekilde çıkacağım, yerlerin melekleri ile semaların melekleri bana ağlayacak ve gurbet toprakta Harun Reşîd’in yanında defnedileceğim.” Memun bunun üzerine ağladı ve şöyle dedi: “Ey Resûlullah’ın evladı! Ben sağ olduğum sürece seni kim öldürebilir ve sana kim kötülük yapabilir ki?” Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Eğer beni kimin öldüreceğini söylemek isteseydim söylerdim.” Memun şöyle dedi: “Ey Resûlullah’ın evladı! Sen bu sözlerinle sadece üzerinden yükü hafifletip işi üzerinden atmak istiyorsun ki; insanlar “o dünyadan yüz çevirdi” desinler.” Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) da şöyle dedi: “Vallahi Rabbim (Azze ve Celle) beni yarattığından beri asla yalan söylemedim, dünya için de dünyadan yüz çevirmedim; senin ne istediğini de biliyorum.” Memun: “Ne istiyorum?” diye sordu. Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) “Doğru (söylediğimde bir şey yapmayacağına dair) eman (güvence) var mı?” diye buyurdu. O da “Sana eman verdim” diyince Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Sen bununla insanların (şöyle) demesini istiyorsun: “Ali b. Musa dünyadan yüz çevirmiş değildi, dünya ondan yüz çevirmişti. Hilafete tamah ettiği için veliahtlığı nasıl kabul ettiğini görmüyor musunuz?” Memun bunu duyunca hiddetlendi ve şöyle dedi: “Sen hep hiç hoşuma gitmeyen şeylerle beni karşılayacaksın.Şimdi öfkemden güvencedesin. Allah’a yemin ederim; veliahtlığı kabul edeceksin, yoksa seni buna zorlarım. Ya bunu yapacaksın ya da boynunu vururum!”

Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Allah (Azze ve Celle) kendi elimle (canımı) tehlikeye atmamı yasaklamıştır. Eğer iş bu (şartın) üstüne olduysa ne istiyorsan onu yap. Ben onu (veliahtlığı) şu şartla kabul ediyorum; ne kimseyi görevlendireceğim, ne kimseyi azledeceğim, ne bir vergiyi ne de bir metodu değiştireceğim ve (tüm) işlerden uzak duran bir meşveretçi (danışman) olacağım” Memun da bunu kabul etti ve Hz. İmam Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hiç istemediği halde veliahtlığa getirildi.

Hz. İmam Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Veliahtlığı kabul ediş sebebini açıklıyor:

Ali’den, o da babasından, O da Reyan’dan şöyle anlatıyor: Hz. Rıza Ali b. Musa’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) huzuruna girdim ve ona şöyle dedim: “Ey Resûlullah’ın evladı! İnsanlar dünyadan yüz çevirmişlik göstermediğin halde veliahtlığı kabul ettiğini söylüyor, (ne diyorsun)?” (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu. “Allah ondan (veliahtlıktan) ne kadar nefret ettiğimi biliyor. Onunla öldürülmek arasında seçim yapmak durumunda bırakılınca öldürülmek yerine (veliahtlığı) kabul ettim. Vay onların haline! Hz. Yusuf’un (O'na selâm olsun) nebî ve resûl olduğunu bilmiyorlar mı? Zorunluluk onu Aziz’in hazinelerinin başına geçmek durumunda bırakmış da şöyle demişti: “Beni Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri başına geçir, Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de) bilenim.” Beni de hiç istemeyerek, mecbur kalarak ve ölmek üzere (kaldığım bir) zorunluluk onu kabul etmeye zorladı. Bu işe ancak bu işten çıkacak birinin girişiyle girdim. Şikayet(im) Allah’adır ve yardım istenecek olan da O’dur!”

Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Hilafeti dönemine kalmayacağını haber veriyor:

Rivayet olduğu üzere Hz. İmam’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) has dostlarından biri Memun’un Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) için yaptığı veliahtlık törenine katıldığı ve o sırada müjde almışçasına sevinmişti. Ancak Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) onu çağırıp şöyle buyurdu: “Kalbini bu işle meşgul etme ve bununla müjde(lenip sevinme).Bu (veliahtlık) tamamına ermeyecek bir şeydir.”

Biatın yapılış şekli:

Memun oturdu ve iki büyük yastık getirtip Hz. İmam Rıza’yı (Allah'ın selâmı üzerine olsun) üzerlerine oturttu. Hz. İmam Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yeşil giymişti, başında bir sarık vardı ve bir kılıç takmıştı. Sonra oğlu Abbas b. Memun’a halkın ilki olarak biat etmesini emretti. Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) elini; üstü kendine ve içi de onların yüzüne bakacak şekilde kaldırdı. Memun da O’na “Elini aç da biat edelim?” diyince Hz. İmam Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Hz. Resûlullah’a (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) böyle biat ediliyordu” Böylece insanlar O’nun eli üstte olacak şekilde O’na (Allah'ın selâmı üzerine olsun) biat etti.

Huseyn b. İbrahim Ahmed b. Hişam el-Mueddeb’den, O da Ali b. Abdullah el-Verrâk’tan, O da Ahmed bin Cafer b. Ziyad el-Hemedani’den (Allah hepsinden razı olsun), onlar da Ali b. İbrahim b. Hişam’dan, O da Babası’ndan, O da Muhammed b. Sinan’dan şöyle anlatmaktadır: “Horasan’da Hz. Rıza (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) Efendim’in huzurundaydım. Memun Pazartesi ve Perşembe günleri halkın karşısına çıkıp oturduğu zaman O’nu da sağına oturturdu. Memun’a bir Sufî’nin hırsızlık yaptığı haberi verilince Memun onun getirilmesini emretti. Memun adam karşısına getirilince ona baktı. Bir hırka ve bir lokmaya kanaat getirmiş, alnında secde izi olan bir adam olduğunu gördü. Ona dedi ki: “Bu çirkin işle bu güzel izlere ne kadar yazık olmuş. Güzel izlerin ve görünüşüne hırsızlığı mı yakıştırdın?” Adam: “Kendi seçimimle değil mecburiyetten öyle yaptım.Humustan ve Fey’den olan hakkımdan beni alıkoyman yüzünden” dedi. Memun: “Humus’ta ve Fey’de senin ne hakkın varmış?” dedi.Adam şöyle dedi: “Allah-u Teâlâ humsu altı bölüme bölmüştür. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde (Bedir'de), kulumuza indirdiğimize (faydalanılan şeylerin Allah'a ve Resul'üne ait olduğunu bildiren ayete) iman etmişseniz, biliniz ki faydalandığınız herhangi bir şeyin humsu (beşte biri) Allah'ın, peygamberin, yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolda kalmışlarındır. ” Fey’i de altı bölüme bölmüştür. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Allah'ın o (fethedilen) şehir halkından peygamberine verdiği fey, Allah'a, peygambere, onunla yakınlık sahiplerine, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir.” Beni de hakkımdan alıkoydun. Zira ben yolda kalmışım; yol benim için kesilmiş durumdadır.(Ben) miskinim; başvurduğum bir şey (geçim kaynağım) yoktur ve ben Kur’an’ı taşıyanlardanım.” Memun da ona: “Senin bu uydurmaların için Allah’ın koyduğu hudutlardan birini ve hırsıza yönelik koyduğu hükmü mü askıya alayım yani?” Sufî de ona dedi ki: “Önce kendi nefsini paklamakla başla sonra başkasını paklarsın. Allah’ın haddini (cezasını) önce ona (nefsine) uygula sonra başkasına uygularsın.” Memun da Hz.EbulHasan İmam Rıza’ya (Allah'ın selâmı üzerine olsun) dönüp “ne diyor?” diye sordu. Hz. İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) “Çalınmış (O’ndan çalmışlar), o da gidip çalmış diyor” diye buyurunca Memun çok şiddetli bir şekilde öfkelenip Sufî’ye “Vallahi seni paramparça edeceğim!” dedi. Sufî de: “Sen benim kölem olduğun halde beni paramparça mı edeceksin?” Memun da: “Vay haline! Ben nerden senin kölen oluyorum?!” Dedi ki: “Çünkü annen Müslümanların parasıyla satın alınmıştır. Sen de doğudakiler ve batıdakiler seni serbest bırakıncaya kadar onların kölesisin. Ben de seni salıvermiş değilim. Sonra da humusu yuttun. Ne Âl-i Resûl’e (Hz. Resûlullah’ın hanedanına - Allah-u Teâlâ Hz.Peygamber’e ve onlara salât etsin) bir hak verdin, ne de bana ve benim gibilere hakkımızı verdin. Bir diğer şey de şudur; habis bir kimse habis birini paklayamaz, onu ancak pak biri paklayabilir. Kendi tarafında had (ceza) bulunan kimse önce kendine uygulamadan başkasına had uygulayamaz!Allah-u Teâlâ’nın şu buyruğunu işitmedin mi? “Kitabı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mı iyiliği emredersiniz? Siz akletmez misiniz?” (Bakara 44) Memun da Hz. Rıza’ya (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) dönüp “Bunun işi hakkında görüşün nedir?” Hz. Rıza (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Allah-u Teâlâ Muhammed’e (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “De ki: “ (Hüccet-i baliğa) Yetkin delil Allah'ındır.” Demiştir. O (delil) de cahile sunulduğu zaman onu cehaletiyle bileceği gibi alim(e sunulunca) da onu ilmiyle bileceği (delil)dir. Dünya ve ahret de hüccet ile ayaktadır. Adam da hüccet getirmiştir (delilini ortaya koymuştur).”Memun da bunun üzerine Sufî’nin serbest bırakılmasını emredip bir sure insanların karşısına çıkmadı ve Hz. Rıza’yı (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun – nasıl öldüreceği ile) meşgul oldu. Ta ki onu zehirletip katletti.(Öncesinde) Fazl b. Sehl’i ve Şia’dan bir grubu da öldürtmüştü.”

H. 352 senesinde Ebut-Tayyib Huseyn b. Ahmed b. Ahmed-i Razî (Allah O'ndan razı olsun) bize şöyle anlatmıştır. O’nun Muhammed b. Ali Macileveyh’ten, onun da Ahmed b. Muhammed b. Halid el-Burkî’den,onun da Mutasım’ın dayısı Maride’nin kardeşi Reyan b. Şebîb’den anlattığına göre Memun kendi için Müminlerin Emirliği, Hz. Rıza Ebu Hasan Ali b. Musa (Allah'ın selâmı üzerine olsun) için veliahtlık ve Fazl b. Sehl için vezirlik biatı almak istediği zaman üç kürsü kurulmasını emretti. Üzerlerine oturdukları zaman da halka giriş izni verildi ve içeri gelip biat etmeye başladılar. Uzatılan üç ele sağ elleriyle baş parmağın en üstünden serçe parmağının en altına doğru ellerini vurarak biat ettiler.En son ensardan bir genç geldi ve serçe parmağının en üstünden baş parmağının en aşağısına doğru sağ eliyle vurdu. Bunun üzerine Ebu Hasan Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) gülümsedi ve şöyle buyurdu: “Bize biat edenlerin hepsi biatı feshetmek (biati çözmek) üzere etti, bu genç hariç; o biatı bağlamak üzere biat etti. Memun da : Biatın çözülmesi ile bağlanması arasındaki fark nedir” diye sorunca (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Biatın bağlanması serçe parmağının baş kısmından başparmağın baş kısmına doğru olur. Biatın feshedilişi de başparmağın en baş kısmından serçe parmağının baş kısmına doğru olur.” Bunun üzerine halk çok şaşırdı. Memun halka yeniden Hz. Ebu Hasan’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) tanımladığı gibi biatlerini tekrar etmeleri emretti. Halk “Daha biatın nasıl bağlandığını bile bilmeyen biri nasıl İmameti (önderliği) hak eder ki? Bunu bilen kimse bilmeyenden daha önceliklidir” demeye başladı. (Ravi ardından şöyle dedi) bu da Memun’u onu zehirletmeye zorladı.

Temim b. Abdullah b. Kureşî (Allah Ondan razı olsun) Babası’ndan, O da Ahmed b. Ali el-Ensarî’den şöyle anlatıyor: Eba Salt-ı Hirevî’ye sordum: “O’na gösterdiği saygı, sevgi ve kendinden sonra veliahtlık vermiş olmasına rağmen Memun’un nasıl Hz. Rıza’yı (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) öldürmeye içi elverdi?” Şöyle dedi: “Memun’un O’na gösterdiği saygı, sevgi O’nun üstünlüğünü bildiği içindi. O’nu kendinden sonra veliahtı yapması da insanlara O’nu dünyayı arzulayan biri olarak gösterip gözlerinden düşürmek içindi. O’ndan hiç bu (dünyaya rağbet) görülmeyince halkın gözünde ve nezdinde fazileti daha da arttı.(Memun) “belki biri O’nu alt eder de ulemanın nezdindeki itibarından düşer ve böylece eksikliği halkın arasında yayılır” diye arzu ederek (farklı) ülkelerden kelamcılar getirtti. Yahudilerden, Hristiyanlardan, Mecusilerden, Sabiilerden, Brahmilerden, Ateistlerden, Dehrîlerden (şimdiki deyimle egzistansiyalistlerden) ya da muhalif Müslüman fırkalardan olup da O’nunla münazara eden hiç kimse yoktu ki; kendi hüccetiyle alt edilmiş ve mağlup olmuş olmasın. İnsanlar şöyle diyorlardı: “Vallahi O hilafette Memun’dan daha evladır (önceliklidir, hak sahibidir).” Haberciler bunları Memun’a taşıyor ve o da bundan öfkelenip O’na duyduğu haset şiddetleniyordu. Hz. Rıza (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) da hak (söz konusu olunca) Memun’un huyuna gitmez ve çoğu zaman ona hoşuna gitmeyecek şekilde cevaplar verirdi. Bu da onu çok öfkelendirip kin güttürürdü; bunu da dışarı vurmazdı. O’nun hakkında kurduğu hileler Memun’u iyice yorup çaresiz bırakınca O’na suikast düzenleyip zehirle öldürdü.”

H. 352 senesinde Ebut-Tayyib Huseyn b. Ahmed b. Ahmed-i Razî (Allah O'ndan razı olsun) bize şöyle anlatmıştır. O’nun Muhammed b. Ali Macileveyh’ten, onun da Ahmed b. Muhammed b. Halid el-Burkî’den,onun da Mutasım’ın dayısı Maride’nin kardeşi Reyan b. Şebîb’den anlattığına göre Memun kendi için Müminlerin Emirliği, Hz. Rıza Ebu Hasan Ali b. Musa (Allah'ın selâmı üzerine olsun) için veliahtlık ve Fazl b. Sehl için vezirlik biatı almak istediği zaman üç kürsü kurulmasını emretti. Üzerlerine oturdukları zaman da halka giriş izni verildi ve içeri gelip biat etmeye başladılar. Uzatılan üç ele sağ elleriyle baş parmağın en üstünden serçe parmağının en altına doğru tokalaşarak biat ettiler.En son ensardan bir genç geldi ve serçe parmağının en üstünden baş parmağının en aşağısına doğru sağ eliyle tokalaştı. Bunun üzerine Ebu Hasan Hz. Rıza (Allah'ın selâmı üzerine olsun) gülümsedi ve şöyle buyurdu: “Bize biat edenlerin hepsi biatı feshetmek (biati çözmek) üzere etti, bu genç hariç; o biatı bağlamak üzere biat etti. Memun da : Biatın çözülmesi ile bağlanması arasındaki fark nedir” diye sorunca (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) şöyle buyurdu: “Biatın bağlanması serçe parmağının baş kısmından başparmağın baş kısmına doğru olur. Biatın feshedilişi de başparmağın en baş kısmından serçe parmağının baş kısmına doğru olur.” Bunun üzerine halka yeniden Hz. Ebu Hasan’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) tanımladığı gibi biatlerini tekrar etmeleri emredildi. Halk da “Daha biatın nasıl bağlandığını bile bilmeyen biri nasıl İmameti (önderliği) hak eder ki? Bunu bilen kimse bilmeyenden daha önceliklidir” demeye başladı. (Ravi ardından şöyle dedi) bu da Memun’u onu zehirletmeye zorladı.

Temim b. Abdullah b. Kureşî (Allah Ondan razı olsun) Babası’ndan, O da Ahmed b. Ali el-Ensarî’den şöyle anlatıyor: Eba Salt-ı Hirevî’ye sordum: “O’na gösterdiği saygı, sevgi ve kendinden sonra veliahtlık vermiş olmasına rağmen Memun’un nasıl Hz. Rıza’yı (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) öldürmeye içi elverdi?” Şöyle dedi: “Memun’un O’na gösterdiği saygı, sevgi O’nun üstünlüğünü bildiği içindi. O’nu kendinden sonra veliahtı yapması da insanlara O’nu dünyayı arzulayan biri olarak gösterip gözlerinden düşürmek içindi. O’ndan hiç bu (dünyaya rağbet) görülmeyince halkın gözünde ve nezdinde fazileti daha da arttı.(Memun) “belki biri O’nu alt eder de ulemanın nezdindeki itibarından düşer ve böylece eksikliği halkın arasında yayılır” diye arzu ederek (farklı) ülkelerden kelamcılar getirtti. Yahudilerden, Hristiyanlardan, Mecusilerden, Sabiilerden, Brahmilerden, Ateistlerden, Dehrîlerden (şimdiki deyimle egzistansiyalistlerden) ya da muhalif Müslüman fırkalardan olup da O’nunla münazara eden hiç kimse yoktu ki; kendi hüccetiyle alt edilmiş ve mağlup olmuş olmasın. İnsanlar şöyle diyorlardı: “Vallahi O hilafette Memun’dan daha evladır (önceliklidir, hak sahibidir).” Haberciler bunları Memun’a taşıyor ve o da bundan öfkelenip O’na duyduğu haset şiddetleniyordu. Hz. Rıza (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) da hak (söz konusu olunca) Memun’un huyuna gitmez ve çoğu zaman ona hoşuna gitmeyecek şekilde cevaplar verirdi. Bu da onu çok öfkelendirip kin güttürürdü; bunu da dışarı vurmazdı. O’nun hakkında kurduğu hileler Memun’u iyice yorup çaresiz bırakınca O’na suikast düzenleyip zehirle öldürdü.”

Temim b. Abdullah b. Kureşî (Allah Ondan razı olsun) Babası’ndan, O da Ahmed b. Ali el-Ensarî’den şöyle anlatıyor: Eba Salt-ı Hirevî’ye sordum: “O’na gösterdiği saygı, sevgi ve kendinden sonra veliahtlık vermiş olmasına rağmen Memun’un nasıl Hz. Rıza’yı (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) öldürmeye içi elverdi?” Şöyle dedi: “Memun’un O’na gösterdiği saygı, sevgi O’nun üstünlüğünü bildiği içindi. O’nu kendinden sonra veliahtı yapması da insanlara O’nu dünyayı arzulayan biri olarak gösterip gözlerinden düşürmek içindi. O’ndan hiç bu (dünyaya rağbet) görülmeyince halkın gözünde ve nezdinde fazileti daha da arttı.(Memun) “belki biri O’nu alt eder de ulemanın nezdindeki itibarından düşer ve böylece eksikliği halkın arasında yayılır” diye arzu ederek (farklı) ülkelerden kelamcılar getirtti. Yahudilerden, Hristiyanlardan, Mecusilerden, Sabiilerden, Brahmilerden, Ateistlerden, Dehrîlerden (şimdiki deyimle egzistansiyalistlerden) ya da muhalif Müslüman fırkalardan olup da O’nunla münazara eden hiç kimse yoktu ki; kendi hüccetiyle alt edilmiş ve mağlup olmuş olmasın. İnsanlar şöyle diyorlardı: “Vallahi O hilafette Memun’dan daha evladır (önceliklidir, hak sahibidir).” Haberciler bunları Memun’a taşıyor ve o da bundan öfkelenip O’na duyduğu haset şiddetleniyordu. Hz. Rıza (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) da hak (söz konusu olunca) Memun’un huyuna gitmez ve çoğu zaman ona hoşuna gitmeyecek şekilde cevaplar verirdi. Bu da onu çok öfkelendirip kin güttürürdü; bunu da dışarı vurmazdı. O’nun hakkında kurduğu hileler Memun’u iyice yorup çaresiz bırakınca O’na suikast düzenleyip zehirle öldürdü.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: