Mukaddes Hz. Abbas (a.s.) Türbesi, Hz. Fâtıma Masûme'nin (s.a.) hayatı, ilminin genişliği ve makamına vurgu yaptı.
Bu anma, Hz. Fâtıma Masûme'nin (s.a.) velâdet yıldönümünü ihya etmek amacıyla Hz. Ebulfazl Abbas'ın (a.s.) türbesinin avlusunda düzenlenen Merkezî Kur'an Meclisi'nde Şeyh Ali Mûhân tarafından sunulan Mukaddes Türbe Genel Sekreterliği'nin konuşmasında yer aldı.
Noksan sıfatlardan münezzeh olan Yüce Allah’ın başta en değerli Peygamber Hz. Muhammed (s.a.a.) olmak üzere peygamberleri, ardından da Masum İmamları (a.s.) ve onların yolundan giden âlimleri seçtiğini belirten Şeyh Mûhân; bu kimselerin, şehvetlere sevginin neticesinde yeryüzünde hâkim olan cahiliyeden insanların kurtarılmasına katkıda bulunmaları için insanlara yol göstericiler olarak atandıklarını belirtti.
Mûhân, dini meselelerde insanların kendisine başvurduğu ilim ve takva örneği olan âlime fakihe Hz. Fâtıma Masûme'nin (s.a.) hayatına değinerek, ilminin genişliğini ve makamını gösteren en meşhur olaylardan birinin, onun bazı fıkhî meselelere yazılı olarak cevap vermesi ve bu meselelerin İmam Mûsâ bin Ca'fer'e (a.s.) sunulduğunda, onun cevabının Hz. Fâtıma'nın (s.a.) cevaplarıyla tamamen örtüşmesi olduğunu açıkladı.
Şeyh Mûhân, Hz. Fâtıma Masûme'nin (s.a.) babası İmam Kâzım'ın (a.s.) kaynağından beslendiğini ve kardeşi İmam Rızâ'nın (a.s.) mektebinde yetiştiğini, böylece iki Masum İmam'ın (a.s.) terbiyesinin meyvesi olduğunu ve bunun onun şanının yüksekliğini ve temayüzünü açıkladığını, dünyadaki tesirinin de bu olduğunu vurguladı.
relatedinner
Şeyh Mûhân, Hz. Fâtıma Masûme'nin (s.a.) insanlara yol göstermedeki büyük etkisinden ve Allah Teâlâ'nın onun mübarek kabrini Mukaddes Kum şehrinde, müminlerin kalplerinin yöneldiği, bereket ve hidayet kaynağı kıldığından bahsetti. Ayrıca, mukaddes mekânların insanların davranışlarını düzenlemede ve dinî bağlılıklarını güçlendirmede katkıda bulunduğunu belirterek, bu nedenle Allah'ın, Resulü'nün (s.a.a) ve İslam'ın düşmanlarının insanlarla İmamların (a.s.) kabirleri arasında ayrım yapmaya çalıştıklarını, bu ruhani ve akidevî bağı yıkmak için ziyaretlerinin meşruiyetini sorguladıklarını ve şirk olarak nitelendirdiklerini ifade etti.