“Bâkır” lakabı, Hz. İmam Bâkır’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) kurucu rolü ve talebesinden çıkarılan bir derse dair…

Araştırma oturumu
Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi, Bakî İmamları’nın (Allah'ın selâmı hepsine olsun) kabirlerinin yıkılması caniliğinin yıldönümü hatırası sebebiyle I. Uluslar arası Hz. İmam Bâkır (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Kültür Festivali başladı. Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Genel Sekreterliği’nin gözetiminde Mukaddes Türbe’nin Kültür ve Düşünce İşleri Bölümü tarafından düzenlenen organizasyonun ikinci günü etkinlikleri çerçevesinde, Mukaddes Türbe’ye bağlı Hz. İmam Hasan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Konferans ve Buluşma Salonu’nda 25 Temmuz 2015 (8 Şevval 1436) araştırma oturumu düzenlendi.

Oturumun ilk araştırması Nevef-i Eşref İlimler Havzası üstadı, makaleleri ile uluslar arası arenada birçok ödül kazanan üstat Seyyid Muhammed Alî Hilu’nun “Hz. İmam Bakır (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ve Şii düşüncesinin temelinin atılmasına dair emekleri” adlı çalışması oldu. Seyyid Muhammed Ali Hilu Hz. İmam Bakır’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) döneminde Şii düşüncesinin oluşmaya başlaması sürecine değindi. Seyyid Hilu, Hz. İmam Ali ve Hz. İmam Zeynelabidîn (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) tarafından belirli aşamalardan geçen ancak bazılarının dini sürekli siyasi yönelişlere dönüştürmesi sonucu Şii düşüncesinin temelinin atılmasına Hz. İmam Bakır’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) döneminde emek sarfedilebildiğine dikkat çekti.
Akabinde sözü Dr. Kerim Hasan Nasıh aldı ve “Hz.İmam Bakır (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ve Rabbanî ilim” isimli çalışmasını paylaştı.

Dr. Nasıh şunları söyledi:

“Hz. İmam Bâkır (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ve ilmi hakkında söylenecekler uzundur.Bu yüzden araştırma kapsamındaki noktaların üzerinde odaklanacağım:

1-(İlmi) “yarma”nın anlamı
2-Hz. İmam’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) “İmamlar, kemâli birbirilerinden miras alırlar” buyruğundaki “kemâ”lin anlamı
3-Rabbanî ilim
4-Rabbanî ilmin kaynakları

Hz. İmam Bâkır’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) lakabını, Hz. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) Cabir-i Ensarî’ye yaptığı vasiyette açıklamış,bu lakabı O İmam’a ulaştırıp O’na selam vermesini buyurmuş ve O’na “bâkır (yaran)” ve “Bâkır-ul ilm (ilmi yaran)” lakabıyla lakaplandırılığını iletmesini emretmiştir. (Bâkır kelimesinin mastarı olan) “tebkîr – yarmak” kelimesi “toprağı yarmak” ve genişletmek, gerçek bilgiyi enginleştirmek yani demektir.”

“İlk yaran ve ilimde ilk enginleşen Hz. İmam Bâkır (Allah'ın selâmı üzerine olsun) mıydı peki? Cevap: Hz. Imam Ali’den Hz. İmam Hüccet’e kadar tüm Pâk İmamlar (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) ulemadır ve hepsinin ilmi tektir. Hz. İmam Ali bin Ebî Talib’de (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) bulunan ilim, evlatlarının miras aldığı ilmin ta kendisidir. Bu sebeple Hz. İmam Bâkır’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) “ilimleri genişleten İmam” olmasının altında yatan düşünce ve bu lakapla anılmasının sebebi, yayılmasına ihtiyaç duyulduğu ve Emevîlerin İmamlar’a kurduğu baskının arttığı bir zamanda bu ilmi yaymayı başaran İmam olmasıdır. O ilim için pencereler bulmayı başarmış v onlar aracılığıyla ilmi “yarıp genişletmeyi” yani halk arasında yayabilmiştir. Hem düşmanlarının, hem de Ehlibeyt (Allah'ın selâmı hepsine olsun) taraftarlarının (Şiilerinin) arasında (bu ilmi yayabilmiştir). Bu sebeple “Bâkır İmam – (ilmi) yaran İmam” tüm İmamların lakabıdır, hepsi ilmi yardıkça yarmış, genişlettikçe genişletmiştir. Ancak Hz. İmam Bâkır (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bu ilmi yayabilmeyi, bu ilmi daha engin bir şekilde açıklayabilmeyi ve okullar aracılığıyla mümkün olan en büyük ölçüde yayabilmeyi başarabilmiştir.”

Oturumun son çalışması ise Dr. Serhan Cefat Selmân’ın “Hz. İmam Bâkır (Allah'ın selâmı üzerine olsun) okulu üzerine…” adlı çalışmasıydı.

Dr. Selman çalışmasında Hz. İmam Bâkır’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) okulunda verilen eğitime ve günümüz akademik eğitimi ile arasında bir karşılaştırma yaparak ilginç bir tespitte bulundu. Dr. Selman Hz. İmam Sadık’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Kumeyt bin Ziyad el-Esedî’ye (Allah O'na rahmet eylesin) dair “Evlatlarınıza Kumeyt’in şiirini öğretiniz” buyruğundan yola çıkarak Ehlibeyt (Allah'ın selâmı hepsine olsun) okulunun mezunlarından alacak çok önemli dersler olduğunu söyledi. Bu mezunlar aracılığıyla günümüz üniversite öğrencileri ile Ehlibeyt’in (Allah'ın selâmı hepsine olsun) siretleri ile bağlar kurabileceğimizi söyleyen Dr. Selman; böylelikle klasik sorunlardan biri olan, Ehlibeyt’ten (Allah'ın selâmı hepsine olsun) örnekler verince “İmamlar (Allah'ın selâmı hepsine olsun) masumdur, biz onların yaptığını nasıl yapalım?” klişesinin Onlar’ın (Allah'ın selâmı hepsine olsun) yetiştirdiği mezunların yaşantısından örnekler sunarak aşılabileceğini dile getirdi.Dr. Selman şöyle devam etti: “Onlar (Ehlibeyt İmamları’nın - Allah'ın selâmı hepsine olsun – dostları) insanın varabileceği en uzak noktaya vardılar. Benim burda takip edeceğim metot bir rivayet anlatmak ve bundan faydalanmaktır. Cabir-i Cufî (Allah O’na rahmet eylesin) sadece Hz. İmam Bâkır’dan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) rivayet etmemiştir. Bu adam Hz. İmam Seccad’dan, Hz. İmam Bâkır’dan ve Hz. İmam Sâdık’tan (Allah'ın selâmı hepsine olsun) rivayet etmiştir. Sadece Hz. İmam Bâkır’dan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yetmiş bin hadis rivayet etmiştir. Hz. İmam Bâkır (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bir keresinde onu çağırıp “Cabir, deli (imiş gibi) görün” diye buyurdu. Cabir ertesi gün pazarlarda deli gibi dolanmaya başladı. Bu rivayetten alacağımız fayda nedir? Öğretim ve birey yetiştirme çerçevesinde yaşadığım ve öğretim üyesi arkadaşlarımın muzdarip olduğu en kompleks problem; araştırmacı ve öğrenci evlatlarımızın bir kitap dahi okursa bize söylediğimiz her kelimeye cevap vermesi ve “falanca alim” şöyle dedi diye (itiraz etmesidir). Böylece o (öğrenci ya da araştırmacı bir anda) ilmin ilk (en çok bilgin) alimi kesiliyor. İlimlerle meşgul olan kimsenin yüzyüze geldiği en büyük meydan okuma, kendi aklından (kendi aklının her akıldan üstün olduğu düşüncesinden) vazgeçme sorunudur. Çünkü ilim ona bir karizma yaratıyor ve toplum içerisinde bir konum oluşturuyor.Eğer Hz. İmam Bâkır’dan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yetmiş bin hadis rivayet eden Cabir bile kendi aklından feragat ediyorsa; Müminlerin Emîri’nden, Hz. İmam Hasan’dan, Hz. İmam Huseyn’den ve Hz. İmam Ali b. Huseyn’den (Allah'ın selâmı hepsine olsun) rivayet olunan hadisler nicedir ? Bu adam gibi dev bir akla sahip olup şiirler, tarih ve haberler (hadisler) ezberleyenlerin durumu nicedir? Demem odur ki; bu rivayetin ve benzerlerini evlatlarımıza sunmamız gereklidir. Sorun şu ki Arap ve İslam uygarlığımızda, yetişme tarzımızda sorun iki tarafta birden başgösteriyor. İlki ahlaki problem, yani sorun bir değer yargısı sorunu. İkinci sorun ise kavramsal bir sorun.”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: