Seyyid Safî’den Üniversiteli gençlere: “Toplumumuz ve enerjilerimizin gerçek kaynağı; ülkesine karşı kendisini sorumlu hisseden bilinçli ve kültürlü gençtir.”

“Toplumumuzun ve enerjilerimizin gerçek kaynağı, ülkesine karşı kendini sorumlu hisseden bilinçli ve kültürlü gençtir. Sizler yarın bu ülkeyi inşa edecek olanlarsınız. Ülkeyi inşa etmek isteyen kimse de ne istediğine dair çok net bir düşünceye sahip olmalıdır.”

Kûfe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden öğretim gören gelecek vaadeden bir öğrenci grubu ile bir araya gelen Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Genel Sekreteri Sn. Seyyid Ahmed Safî, bazı önemli tavsiyelerde bulundu. Sadece Irak için değil, ülkemiz gençliği ve ülkemiz gençliğine uyarlandığında da değerli anekdotlar taşıyan bir konuşma olduğundan değerli ziyaretçilerimizle paylaşmak istedik.”

Seyyid Safî konuşmasına şöyle devam etti: “Gencin fıkrî ve aklî enerjisi güçlü bir enerji olur; her zaman onu geleceğinde ilgilendirecek veriler toplayarak vaktini değerlendirmeye çalışır. Şu ayrıntıya da dikkat ediniz: Bu yaşlarda genç, aynı zamanda başka düşüncelere aç olur. Bu yüzden gençliğin kredisi her zaman güçlü bir kredidir. Üniversite genci ya etkileyicidir, ya da etki altındadır. Başkaları ile temasta olmanın, yeni arkadaşlıkların ve modern dostlukların doğal bir sonucu olarak insan bir taraftan etkilenecek, öte taraftan da (başkalarını) etkileyecektir. Bu hal, insanın çevresi bir başka çevreye dönüştüğünde gerçekleşir. Başta uyum sağlayamamaz, sonra yavaş yavaş yeni duruma ayak uydurma başlar.”

“Sorumlu olmama aşaması, çocukluk aşamasıdır. Sorumlu olmamak ile kastettiğimiz dini açıdan mükellef olmamaktır; çünkü Allah Tebâreke ve Teâlâ çocukları onlar ihtilam oluncaya kadar (dini vecibelerden hesaba çekmez). İnsanın durumu ergenlik çağı öncesinden ergenlik çağı sonrasına kadar hali değişir ve ondan sonra bir grup yükümlülükler türer. (Ergenlik sonrasında gelen) orumluluk hissi de gerçekten çok lüks bir histir.”

“Dinin kurallarını koyan Yüce Allah; bilindik kanunları koyan sistemlerden daha önce önemli bir meseleye dikkat etmiştir. Genelde sistemler miladi takvime göre 18 yıla kadar süre tanır. Dinin kurallarını koyan Yüce Allah ise insana önem vermiş ve onun erkekliğini bu tarihten önce tanımıştır. Bunun amacı (şudur): Yüce Allah bizi boşuna yaratmamıştır. Aksine O’nun (Azze ve Celle) yaratışı bir tür onore etmektir.Allah-u Teâlâ bizleri yokluktan varlık alemine çıkarmıştır.: “Andolsun, biz ademoğullarını yücelttik (şerefli kıldık)...” (İsra Sûresi 70. Ayet) Bu da şereflendirme hallerinden biridir. İnsanın şerefli bir şekilde kalması için dikkate, güce ve bir önleyiciye (koruyucuya) ihtiyacı vardır. Bu sebeple insan mutlaka varlığının doğasına dikkatini vermiş olmalıdır.”

“Yarın ülkenin ileri kademelerinde olacaksınız ve insanların gidişatı, gelişimin gidişatı ya da bunun gibi birçok gidişatı belirleme yetkisi sizin elinize olacaktır. Eğer insanın bu ilmini koruyup önleyecek bir şeyi olmazsa (ilmi) ona vebal olacaktır. Tıpkı şu an sen başkalarından sıkıntı çektiğin gibi insanlar da senden sıkıntı çekecek. Tam tersi olursa ve önleyicisi olan biri uygun bir konuma getirilirse insanlar için bir tür rahmet olacaktır. Rahmet meselesi de (küçümsenecek bir mesele değildir). Yüce Allah Hz. Peygamber’i ancak bir rahmet türü olarak kılmıştır: “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak göndermiştir.” O halde Allah Rahîm’dir (pek merhametlidir), Hz. Peygamber (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) kendisi rahmettir ve sen de (eğer önleyicin olur ve doğru konumda olursan) bu rahmetin ölçütlerinden biri olacaksın.”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: