Yüce Dini Merceiyet temsilcisi Şeyh Abdulmehdî Kerbelâî önemli bir soruyu yanıtladı

Hz. Resûlullah’a (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) taziye sunduğumuz ve gönülleri hüzün selinin kapladığı şu günlerde tufan edasıyla coşmuş duygular bazen aklın ve hak dinin hükümlerinin sesini bastırabiliyor. Yüce Dini Merceiyet temsilcisi Şeyh Abdulmehdî Kerbelâi aracılığıyla Mukaddes Ziyaretgâhı’nda Cuma namazının ilk hutbesinde bu konunun üzerinde durarak çok önemli bir soruya cevap verdi:

“Ey Huseynî kardeşim, ey Zeynebîyye bacım; Aşûra mektebi bizden ne istiyor? Hz. İmam Huseyn (O'na selâm olsun) bizden bu (hüzün) mevsimlerinde bizden ne istiyor? Hiç kuşku yok ki bu günlerde duygularımızın yükselişe geçmesi ve Hz. İmam Huseyn’e (O'na selâm olsun) ağlayışlarımızın yükselmesinin sebebi; Nebîlerin ve Resûllerin Efendisi’nin (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) Hz. İmam Huseyn’e (O'na selâm olsun) çok ağlamasıdır, semâların ve yerin, güneşin Hz. İmam Huseyn’e (O'na selâm olsun) ağlamasıdır. Evet biz Peygamberlerin ve Resûllerin Efendisi EbulKâsım Hz. Muhammed’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ve Pâk İmamlar’ın izinden giderek ağlıyoruz. Ancak Hz. İmam Huseyn (O'na selâm olsun) bizden sadece ağlama mı istiyor? Hz. İmam Huseyn (O'na selâm olsun) devrimini, ilkelerini ve fedakârlıklarının; tarihte yazılı olsun ve çağlar boyunca dilden dile nakledilen satırlar olarak nakledilsin de Aşûra mevsiminde ona ağlayalım mı istedi? Hz. İmam Huseyn (O'na selâm olsun) sadece bunu mu istedi?? Ey kardeş ve bacılarım; hiç kuşku yok ki ağlamak, Huseynî davanın korunmasında ve kaderine etki etme hususunda önemli ve temel bir konudur. Huseynî davanın, ümmetin vicdanında ateşini tutuşturan, ışığını yayan ve devamlılığını sağlayan işte bu ağlama, hüzün mevsimleri ve Hz. İmam Huseyn’e (O'na selâm olsun) taziye yürüyüşleridir. Bu mektep Hz. İmam Huseyn (O'na selâm olsun) ilkeleri ile ağlamanın ve duyguların katışması ile günümüze kadar sağ kalmıştır ve gündelik gerçeğimizde kalp atmaya devam etmektedir. Bu yüzden Hz. İmam Huseyn’e (O'na selâm olsun) (sadece) gözyaşı değil, kan (ile bile) ağlamalıyız. Ancak Hz. Peygamber (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ve Hz. İmam Huseyn (O'na selâm olsun) bizden sadece ağlamamızı ve bu mevsimde duygularımız coşturmamızı istemedi. Tersine bizden O’nun ilkelerini, değerlerini, davranışlarını, ahlakını ve devrimini; zulmun, sapkınlığın, fesadın (yolsuzluğun) ve bozgunculuğun aleyhine (kullanmamızı) ve bu ilkelerini gerçek hayatımızda ve hayatımızın her köşesinde yaşatmamızı istemiştir. İşte o zaman şiarlarımıza ve Hz. İmam Huseyn’in (O'na selâm olsun) ilkelerine sıkı sıkıya tutunmuş oluruz. Gelin kardeşlerim ve bacılarım; bakalım bu her zaman tekrarladığımız şiar ve ilkeleri gerçekten ne kadar somutlaştırdığımıza bakalım. Bu şiarları ve ilkeleri ne zaman gündelik yaşamımızda, kültürümüzde, davranışlarımızda, ahlakımızda, siyasilerimizin muamelelerinde, toplumumuzun birbirine muamelesinde, kadınlarımızda ve erkeklerimizde bilfiil yaşanmakta olan gerçeklere dönüştüğümüz zaman; işte o zaman Aşûra ilkelerini somutlaştırma hususunda doğru sözlü oluruz. İşte o zaman Allah-u Teâlâ’yı, Hz. Resûlullah’ı (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ve Hz. İmam Huseyn’i (O'na selâm olsun) hoşnut etmiş oluruz. Ne zaman ahlakımızda ve davranışlarımızda çift taraflılığı bırakırsak; hayatımızda Hz. İmam Huseyn’n (O'na selâm olsun) ahlakı ile onunla tamamen çelişen Yezid’in yolu ve ahlakı arasında ahlaki bir arada bulunmazsa işte o zaman (o ilkeleri benimsediğimizi söylediğimizde) doğru konuşuyor oluruz. Ancak kültürümüzde, ahlakımızda, davranışlarımızda ve muamelelerimizde çift taraflılık ve çelişki olursa; hem bir yandan Hz. İmam Huseyn’e (O'na selâm olsun) ağlarız, matemlere katılırız hem de bir yandan ahlakımızın bir kısmı, bazı duruşlarımız, bazı davranışlarımız, bazı muamelelerimiz Yezîd’in ahlakı ve Yezîd’in muamelelerinden olur, bazı zalimce yaptıklarımız Yezid’in zulmü,fasıklığı ve facirliğinin bir parçası olur.

Gerçek Huseynî ve gerçek Zeynebiyye; muamelelerinde, ahlaklarında ve davranışlarında çelişkiden ve çift taraflılıktan uzak olur. Bir taraftan ağlama, matem ve sine vurma merasimlerine katılırken bir yandan da şerî hükümleri ve ibadetleri uygulamada gevşek davranmaz. Allah’a karşı gelmede, facirlikte ve fasıklık yapmada gevşek davranmaz. Yoksa o zaman gerçek Huseynî’ler olmayız, Allah’ı ve Resûlü’nü razı etmiş olmayız.”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: