Ehlibeyt (Hepsine selâm olsun) esirleri kervânının Şâm yolunda yaşadığı sıkıntılar...

Huseynî kervanın yaşadığı çile; Kerbelâ yolunda yaşananlar ve Aşûra günü faciası ile son bulmamıştır. Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun) hane halkı, Şehitlerin Efendisi’nin (O'na selâm olsun) şahadeti sonrası esir edilip Kûfe’ye ve Kûfe’den sonra da şehir şehir dolaştırılarak Şam’a götürülmüşlerdir. Hüzün, korku, işkence, çile ve eziyetlerle dolu bu yolculuk haftalarca sürmüştür...



Ve Şam! Âh, Şam!...

Şam’dan sonra da Kerbelâ’ya uğrayıp Medîne’ye geri dönmüşlerdir.

Bu süreçte yaşanan musibetlerin Ehlibeyt (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) efradının gönüllerinde derin izler ve büyük acılar bırakmıştır. Ehlibeyt (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) hanedanına mensup esirler kervânı eğer; Hz. İmam Seccad’dan, Seyyide Zeyneb’den ve Hz. Resûlullah’ın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) hareminden oluşmasaydı... Yani eğer bu kervan Nübuvvet hanedânı Ehlibeyt’in (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) değil de başka birilerine ait bir esirler kervanı olsaydı; çözülüp dağılır ve yükü dağlardan ağır o musibetlerin altında ezilip giderdi. Ancak bu seçkin iman kitlesi Emevîlerin estirdiği zulüm fırtınaları karşısında her biri adeta bir dağmışçasına hiç sarsılmadan durdu. Zalimlerin çıkarıp ürettiği onca fitne, sıkıntı ve sorunu imanın izzeti ve yiğitliğiyle savuşturup canilerin tüm hayallerini suya düşürdü.

Tarih kitaplarında şöyle anlatılıyor: Hz. İmam Huseyn, hane halkı ve dostları (Allah'ın selâmı hepsine olsun) şehîd olduktan sonra İbn-i Ziyad bir mektup yazarak bunu Yezid b. Muaviye’ye haber verdi. Yezid de İbn-i Ziyad’a (Allah'ın laneti üzerlerine olsun) cevaben yazdığda mektupta; Hz. Huseyn’in ve O’nunla birlikte katledilen şehitlerin (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) başlarını ve esir düşen hanımları Şam’a getirmesini emretti. İbn-i Ziyad da Mafhar b. Salebe el-Aizî’yi ve Şimr b. Zilcevşen’i çağırttı. Kesik başları ve esirleri onlara teslim edip yanlarına da bekçiler verdi. Hz. İmam Zeynelabidîn’in (O'na selâm olsun) de boynunun ve ellerini yekpare bir çelik parça ile prangaya vurulmasını emretti. Kafir esirlere yaptıkları gibi dolaştırılı dolaştırıla Şam’a götürüldüler. Hz.Resûlullah’ın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) kızlarının o namahrem göz değmemiş yüzlerine yoldan geçen kim varsa gönlünce seyreder oldu. Başlarına getirilenlere hanımlara ve minicik yaştaki çocuklara çok kabaca ve şiddet kullanarak muamele etmeleri emredildi. Eziyetlerle dolu o zorlu yolculuk esnasında durup dinlenmelerine bile izin verilmiyordu.

Bu süreçte kafilenin işlerine bakma ve Hz. İmam Zeynelabidîn’in (O'na selâm olsun) hayatını koruma hususunda Seyyide Zeyneb (O'na selâm olsun) çok büyük rol oynamıştır. Hz. Zeyneb-i Kubra (O'na selâm olsun) bir yandan Nübuvvet hanedânının esir düşen hanımlarını ve yavrularını koruyup onlara büyük bir şefkatle muamele ediyor; bir yandan da Hz. İmam Huseyn’in (O'na selâm olsun) mubarek kıyamının devamına ve mesajının taşınmasına otak oluyordu. Ölümsüz Huseynî kıyamın tanıtımı sorumluluğunu üstlenmişti. Yani bu günkü tabirle Huseynî devrimin sözcüsüydü. İzzetle, heybetle, sabırla ve başı dimdik bir şekilde Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun) katilleriyle konuşuyor ve onların efendisine şöyle diyordu: “Ey Yezîd!...Tuzağını kur, ne kadar çaba harcayabilirsen harca, elinden ne gelirse ardına koyma; Vallahi asla bizim hatıramızı ortadan kaldıramayacak ve vahyimizi öldüremeyeceksin! Günlerin (kesinkes) sayılıdır, neyin var neyin yoksa hepsi kesinlikle darmadağın olacaktır!” Bu sözler Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun) kıyamının düşmanlarının başlarına bir şimşek gibi çakıyordu. Hakkın batıla karşı mücadele ettiği meydana inmiş; savaşa, mızraklara ve kılıçların şakırdamasına hiç mi hiç aldırmamıştı...

Hz. Zeyneb-i Kübra (O'na selâm olsun)... Büyük Zeyneb... O’nun büyüklüğü karşısında ulu dağlar tevazu ile eğilirdi... Nasıl olmasındı ki? Hz.İmam Seccâd’ın (O'na selâm olsun) hastalığında Hz.Huseyn’in (O'na selâm olsun) ailesini ve yetimlerini korumuş, halka Hz. Huseyn’e ve seçkin kervanına (Hepsine selâm olsun) karşı işlenen cinayetleri o anlatmıştı...

Kerbelâ destanını yazan kahramanlarının taşıdığı sancağı o devraldı. Kerbelâ yiğitlerinin cihad meydanlarında kanlarıyla ve başlarıyla ilahi mesajı korudu. O da esaret yolculuğu boyunca sergilediği o deryaları andıran engin sabrı ve zalimlerin tahtlarını yerle bir eden muazzam sözleriyle taşıdı. Hz. Zeyneb (O'na selâm olsun) esirler kafilesinin nurlu komutanıydı. İmamet Hz. Muhammed’e (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) inen Kur’ân-ı Kerîm’in yüzde yüz hayata uygulanmış hali ve yeryüzü ile semâ (manâ) alemi arasındaki kopmaz bağ olan mukaddes İmamet çizgisinin devam ettiricisi Hz. İmam Zeynelabidîn’in (O'na selâm olsun) emirlerini harfiyen uyguluyordu. Hz.İmam Huseyn’in (O'na selâm olsun) şahadeti sonrasında hidayet önderliği ve şerî hakim Hz. İmam Seccâd’ın (O'na selâm olsun) sağ koluydu...

Hz.Resûlullah’ın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) hanedanının kafilesi; kadınları, dulları ve çocukları ile hep birlikte Muhammedî cihadı devam ettirmiştir. Onların vesilesiyle haramzadelerin sarayındaki devrim gözyaşları, ölümsüz feryatlar ve meydan okumalarıyla tarih yeniden nurlu harflerle yazılmıştır. Esirler kervanı işte bu sebeple; mukaddes Huseynî kıyamın ayrılmaz bir parçasıdır.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: