Safer ayının üçüncü günü: “Halîf-ul Kur’ân” Hz. Zeyd b. Ali’nin şahadeti hatırası

Hz.Zeyd-i Şehîd’in (O'na selâm olsun) Türbesi
H.121 senesi 3 Safer günü çarmıha gerilmiş devrimcinin; Ebu Talib oğlu Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali’nin oğlu Ebu Abdullah Hz. İmam Huseyn’in oğlu Hz. İmam Seccad’ın oğlu Ebu Huseyn Hz. Zeyd’in (Allah'ın selâmı hepsine olsun) şehîd olduğu gündür. Türbesi Irak’ın Babil eyaletinin Kifl köyündedir. Bu köy Mukaddes Kûfe’ye 30 km uzakta yer almaktadır.

Hz. Zeyd (O'na selâm olsun) bir rivayete göre H. 57 senesinde dünyaya gelmiştir. Nübuvvet’in yuvasında büyümüş ve Babası Hz. İmam Zeynelabidîn (O'na selâm olsun) bağrında yetişerek o pek saf kaynaktan ilimle beslenmiştir. Bazı rivayetler Hz. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) O’nun dünyaya geleceğini ve O’na “Zeyd” adının verilmesini buyurduğunu söylemiştir.

Lakabı “Halîf-ul Kur’ân”dır. Halîf-ul Kur’ân; “Kur’ân’dan hiç ayrı düşmeyen, yanından ayrılmayan” ve “Kur’ân’ın yakın dostu” gibi anlamlara gelir. Ebu Carûd şöyle demiştir: Medîne’ye gittim. Ne zaman Zeyd’i sorsam “Halîf-ul Kur’ân’dır O, Mescit direğidir O” derlerdi. Çünkü çok namaz kılardı”

(Yani Mescitte o kadar çok ibadet ederdi ki, O’nu Mescidin ayrılmaz bir parçası olarak görüyorlardı.)

Konuşması da belağati ve fesahati açısından Ceddi Ebu Talib oğlu Ali’ye (Onlar’a selâm olsun) benzerdi. Hz.Zeyd, Babası Hz. İmam Zeynelabidîn (Onlar’a selâm olsun) ile on yıl ya da biraz daha fazla yaşadı. Babası H. 95 senesinde şehîd olunca O’nun sorumluluğunu Ağabeyi Hz. İmam Bâkır (O'na selâm olsun) üstlendi. Babasının şahadetinden sonra O’nun merhametli ve şefkatli ellerinde serpildi; gürül gürül akan takva ve ilim pınarlarından istifade etti.

İlimde üstün bir mertebeye erişti. Şeyh Mufîd şöyle diyor: “Ebu Cafer’den (Hz. İmam Muhammed Bâkır’dan - O'na selâm olsun) sonra kardeşlerinin gözdesi ve en üstünüydü. Takvalı, ibadet ehli, fakîh, elibol ve cesur bir savaşçıydı. Kılıcını çekip ayaklanmış, iyiliği emredip kötülükten sakındırmış ve ceddi Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun) intikamını almak istemiştir.”

Hz. İmam Zeynelabidîn’in (O'na selâm olsun) şahadetinden sonra Hz. Zeyd ile Hz. İmam Bâkır (Onlar’a selâm olsun) arasında sapkınlığa ve tuğyana karşı ayaklanma fikri konuşulmuştur. Hz. İmam Muhammed Bâkır (O'na selâm olsun) bu fikri desteklemiştir. O dönemde Kûfe’de ağır hadiseler gerçekleşmişti. Dönemin hükümdarı Hişam Kûfelileri kinle dolup taşırmıştı. İslam topraklarında yaşayanlar Hişam’ın yaptıklarından çok çekmişti.

Hz. İmam Muhammed Bâkır’ın (O'na selâm olsun) şahadetinden sonra Kûfe artık devrime hazırdı. Yaşanan olaylar ile buna artık hazır hale gelmişlerdi. Hz. Zeyd (O'na selâm olsun) ile devrim konusuna yönelik yazışmalar yapmışlardı. Hz. Zeyd (O'na selâm olsun) onları Kadisiyye bölgesinde organize edip hepsinden vaat ve sözler aldı. Hz. Zeyd (O'na selâm olsun) H. 122 (M. 739) senesi Safer ayının ilk gecesinde ayaklanma başlattı. Kûfe valisi Yusuf b. Ömer’in önlem alması sebebiyle ayaklanma üzerinde anlaştıkları tarihten önce başladı. Hz. Zeyd’e (O'na selâm olsun) bağlı güçler Emevîler ile Kûfe’nin cadde ve sokaklarında birçok kez çarpıştı. Bunların sonucunda Hz. Zeyd’in (O'na selâm olsun) güçleri başarılı oldu ve Kûfe’nin cadde ve sokaklarının çoğunu tamamen kontrol altına aldılar.

Hz.Zeyd’in (O'na selâm olsun) askerleri sayılarının azlığına rağmen Yusuf b. Ömer’in Hîre’den yolladığı bölüklerin saldırılarını bertaraf etmeyi başarıyordu. Ancak Yusuf daha sonra Hz.Zeyd’in (O'na selâm olsun) askerleri ile yüzyüze çarpışma stratejisini değiştirdi. Bunun yerine kahir ekseriyeti okçu olan güçler istetti ve bunları Hz.Zeyd’e (O'na selâm olsun) bağlı güçleri kuşatacak şekilde yerleştirdi. Böylece okçular gece boyunca üzerlerine ok yağdırmaya başladılar. Bunlardan biri okunu Hz.Zeyd’in (O'na selâm olsun) başına isabet ettirmeyi başardı. Hz. Zeyd (O'na selâm olsun) bunun üzerine hekime götürüldü. Hekim oku başından çıkardığında Hz.Zeyd (O'na selâm olsun) şehîd oldu.

Çamurdan bir çukur içine gömüldü ve üzerine su akıttılar. Bunu yapmalarının sebebi düşmanların naaşlara hiç saygı göstermemesi ve eğer cenazesini bulurlarsa ona büyük saygısızlık edeceklerini bilmeleriydi. Sind’li bir köle bunu gördü ve Hz. Zeyd’in (O'na selâm olsun) defnedildiği yeri Kufe valisi Yusuf b. Ömer’e bildirdi. Yusuf da yardımcısı Salt b. Hakem’i kabre gönderdi ve Hz.Zeyd’in (O'na selâm olsun) cenazesini çıkarıp Yusuf’a getirdi. Yusuf da Hz.Zeyd’in (O'na selâm olsun) cenazesinin başını kestirip çıplak bir halde bir hurma ağacı ve tahtanın üzerine çarmıha gerdirdi. O çarmıhın yüzünü de Fırat nehrine çevirdi. Ancak Allah-u Teâlâ’nın kudretinin tecellisinin sonucunda ne zaman o cenazenin yüzünü Fırat nehrine çevirseler yeniden Kıble’ye doğru dönüyordu.

Yusuf Hz.Zeyd’in (O'na selâm olsun) başını Hişam b. Abdulmelik’e yolladı. Hişam da mubarek başın önce Şam şehrinin kapısına dikilmesini emretti. Daha sonra da Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) kabrinin yakınına bir gece ve gündüz boyunca boyunca asılması için Medîne’ye göndertti. Sonra da Mısır’a gönderdi ve sokak sokak gezdirilip sonunda da (şehirde bir yere) astırdı. Mısırlılar mubarek başı çalıp defnetti. Hz. Zeyd’in (O'na selâm olsun) mubarek naaşı ise Velîd b. Yezîd’in H. 125-126 (M. 743-744) dönemine kadar çarmıha gerilmiş olarak kaldı. Kimse O’nu indirmeye cüret edemiyordu. Çünkü Hişam Yusuf b. Ömer’e şöyle yazmıştı: “Sana bu mektubum ulaşınca Iraklılara bak eğer (naaşı indirmeye) acele ediyorlarsa onu yak ve küllerini çöle savur”. Yusuf b. Ömer’in ve efendisinin Hz. Zeyd’in (O'na selâm olsun) naaşına yaptığı; Ubeydullah b. Ziyad’ın ve efendisinin Hz. Zeyd’in Ceddi Hz. İmam Huseyn’in (Onlar’a selâm olsun) naaşına yaptıklarından çok da farklı bir şey değildi.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: