Peygamberlerin Efendisi’ne de Vasîlerin Efendisi’ne de annelik yapmıştı...

“Annemden sonraki annem...”

Hz. Mustafa’nın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) bu kutsiyet dolu sözcüğü, Hz. Fatıma bint-i Esed’i (Allah'ın selâmı üzerine olsun) anlatmaya yetiyordu aslında. O Pâktı, Pâk kılınmıştı, Pâk İmamlar’ın (Allah'ın salât-u selâmı üzerlerine olsun) validesiydi ve Kâbe’nin duvarının yarılması kerâmetinin sahibesiydi. Allah’ın velîsi Haydar-ı Kerrâr’ı, Allah’ın evinde mucizevî bir şekilde dünyaya getiren o mubarek valideydi. Kureyş’in Efendisi, mazlum mücahit Hz.Ebu Talib’in (O'na selâm olsun) de hayat arkadaşıydı.

Hiç kuşku yok ki kainatın bu günde yâs tutma ve hüzün bayraklarını dalgalandırmaya hakkı vardır.Çünkü 23 Safer günü de işte böyle bir hanımefendinin vefât günüdür.

Abdumenâf’ın oğlu Haşim oğlu Esed’in kızı Fatıma (Allah'ın selâmı üzerine olsun). Hz.Ebu Talib’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) zevcesi ve Müminlerin Emîri’nin (Allah'ın salât-u selâmları O’nun ve hanedânının üzerine olsun) validesidir. (O'na selâm olsun) Haşimoğulları’ndan olup da Haşimoğulları’ndan bir erkek evlat getiren ilk hanım sayılmaktadır. Hz.Peygamber’e (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ilk iman edenlerdendir. Ondan önce de Hz. İbrahim’in (O'na selâm olsun) dinine uyuyordu. Hz. Peygamber Efendimiz (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ile hicret edenlerden biriydi. Şu ayet-i kerîme indiğinde:

“Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Mumtehine 12, Abdulbakî Gölpınarlı Meâlî) ilk biat eden kadın oydu. Ayrıca O yetim kaldığı zaman Hz. Resûlullah’ın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) bakımını üstlenmekle şereflenmişti. Hz. Resûlullah’a (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) annesi gibi annelik etti. O’nun (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yuvasında yetişen Hz. Resûlullah (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) bu iyiliğine şükrân duyuyor, O’na saygı gösteriyor, O’nu “Annem” diye çağırıyordu ve O’nu evinde ziyaret ediyordu. O vefât ettiği vakit mubarek gömleğini çıkarıp ona giydirdi, cenaze namazını kıldırdı, O’nun için kırk defa tekbir getirdi. O’nun kabrine yerleştirilmesinden önce de Efendimiz (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) bizzat O’nun kabrine girip uzandı. Şöyle buyurdu: “Gömleğime gelince; o O’nun için kıyamet gününde bir güvencedir. O’nun kabrine uzanışım da Allah’ın O’na (kabrini) genişletmesi içindir.” Ayrıca kabrine yerleştirince O’ndan Müminlerin Emîri’nin (O'na selâm olsun) velayetine şahitlik etmesi telkininde bulundu. Allah-u Teâlâ katında ve Hz. Resûlullah’ın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) nezdinde çok özel bir makama ve pek üstün bir fazilet sahipti. Müminlerin Emîri’ne (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hamile iken doğum sancısı tuttuğu vakit Allah-u Teâlâ’nın evine sığındı. Kabe’nin duvarına tutunup şöyle dedi: “Rabbim! Ben sana ve senin katından resullere (elçilere) ve kitaplara iman ettim. Ben Ceddim İbrahim’in kelâmını tasdik ediyorum (doğru olduğuna inanıyorum). Beyt-i Atîk’i (Eski Ev’i – Kabe’yi) inşa eden O’dur. Bu evi inşa edenin hakkı (hürmetine) ve karnımdaki çocuğun hakkı (hürmetine) doğumumu kolaylaştır!” Bunun üzerine Kabe’nin duvarı arıldı ve Fatıma bint-i Esed Kabe’nin içine girip Müminlerin Emîri’ni (O'na selâm olsun) orada dünyaya getirdi. Bir süre Kabe’nin içinde kaldı. Kimse o içeride iken Kabe’nin içerisine giremiyordu. İçeride kaldığı müddetçe O’na Cennet meyveleri veriliyor ve onlarla besleniyordu. Mukaddes doğumun üçüncü gününde o girdiği sırada yarılan yer tekrar yarıldı ve oradan kucağında Vasîlerin Efendisi ile birlikte dışarı çıktı. Kâbe’deki hemen ardından kapandı. Tarih daha önce veya daha sonra O’ndan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) başka hiç kimse için Kabe’nin yarıldığına şahit olmamıştır. Bu Müminlerin Emîri’nin ve pâk validesinin (Allah'ın salât-u selâmı üzerlerine olsun) özel bir faziletidir.

Hz.Fatıma bint-i Esed (O'na selâm olsun) Allah-u Teâlâ’nın haklarında “O'nun katında, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz...” (Sebe 23) ve “O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? ” buyurduğu “O’nun izniyle şefaat edecek olanlar”dandır. Hz. Fatıma bint-i Esed, O’nun soyundan olan Pâk İmamlar (Allah'ın salât-u selâmı üzerlerine olsun); âşıklarına ve izlerinden giderek “O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler” buyruğunda geçen “Yüce Allah’ın rızasını kazananlar”a şefaat edeceklerdir.

Bir rivayette de Hz. İmam Sâdık (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bir derdi olan dostlarından birine Hz. Fatıma bint-i Esed’e (Allah'ın selâmı üzerine olsun) tevessül etmesini öğretmiştir. Davûd-u Rıkkî şöyle rivayet etmiştir: “Ebu Abdullah – Sâdık’ın – (O'na selâm olsun) huzuruna çıktım. Bir adamdan alacaklaydım ve (alacağımı) alamamaktan korkmuştum. O’na derdimi anlattım. (O'na selâm olsun) şöyle buyurdu: Mekke’den geçtiğin zaman Abdulmuttalib’in adına (sevabını O’na hediye etmek üzere) tavaf edip iki rekat namaz kıl. Ebu Talib’in adına da tavaf edip iki rekat namaz kıl. Abdullah’ın adına da tavaf edip iki rekat namaz kıl. Âmine’nin adına da tavaf edip iki rekat namaz kıl. Fatıma bint-i Esed’in adına da tavaf edip iki rekat namaz kıl. Sonra Allah’a (Azze ve Celle) dua edip malını sana geri getirmesini dile.” Amelleri yaptıktan sonra Safâ kapısından çıktım. Bir baktım ki bana borçlu olan orada duruyordu. Şöyle dedi: “Davûd, beni hapsettin! Gel hakkını ödeyeyim.”

İşte bu kadri pek yüce hanımefendi, Dünyada bu üstün makâma sahiptir. Ahrette de Allah-u Teâlâ’nın şefaatçi kılacağı kimselerden olma makamına sahiptir. O’nun ziyaret edildiği duada şöyle bir ifade yer almıştır: “Beni O’nun ve O’nun zürriyetinin şefâatinden mahrum etme. Beni onların şefaati (kapsamına) al...”

Hz. Fatıma bint-i Esed (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bu üstün şefaat makamına ancak Hz. Peygamber’in (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) izinden gitmesi, putlara asla tapmaması ve Allah’ın (Azze ve Celle) tevhîdindeki sebâtı vesilesiyle nail olmuştur. Bu yüce değere sahip hanımefendi; zayıf yaratılmış olmasına ve içinde bulunduğu sefil Cahiliye ortamına rağmen, O’ndan başka ilah olmayan tek Allah’a kulluğa tutunarak onca bela ve olaydan korunup kemâlat basamaklarında yükselmenin mümkün olduğunu ispat etmiştir.

Hicretten 4 yıl sonra Safer ayının yirmi üçüncü gününde MedÎne-i Münevvere’de dünyaya gözlerini yummuştur. Pâk kabri Bakî Kabristanlığında, torunları Bakî İmamları’nın (Allah'ın salât-u selâmı üzerlerine olsun) yakınlarındadır.

Doğduğu günde, nurlu gözlerini hayata yumduğu günde ve Rabbi’nin izniyle o pâk kabirden çıkacağı günde O’na selâm olsun!
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: