Safer ayının yirmi sekizinci günü; Ümmetin hüzne boğulduğu gün...

İslam ümmetinin acı dolu faciasının; Beşeriyetin Kurtarıcısı ve Hidayet erdireni Hz. Resûlullah’ın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şahadeti hatırasını idrak etmekteyiz. En meşhur rivayetlerin de belirttiği gibi Hz.Peygamber Efendimiz (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) Hicreti ardından 11 sene sonra 28 Safer Pazartesi günü kendisine içiren öldürücü zehrin etkisiyle şehîd olmuştur.

Hz. Peygamber Efendimiz (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) 63 yıllık mubarek ömrü boyunca ve özellikle de İslam’a davet vazifesinin başlamasından itibaren Kureyş’li müşriklerin çok büyük eziyetlere, çilelere ve zulümlere maruz kalmıştır. Ancak yaşanan tüm zorluklara ve çetin şartlara rağmen ilahi tebliğ vazifesini tastamam bir şekilde yerine getirip tamamlamıştır. Hz. Peygamber Efendimiz (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) hicretin onuncu senesinde hacc amellerini tamamladıktan sonra Gadîr-i Hum denen bir yerde durdu. Kendisine gelen “Ey Resûl; Rabbi’nden sana indirileni tebliğ et...” (Maide 67) vahyinin çağrısına icabet etti ve 18 Zilhicce günü gerçekleşen meşhur Gadîr-i Hum olayında İslam dininin ancak Müminlerin Emîri Hz. Ali bin Ebi Talib’in (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) velayeti ile kamil olacağını ilan etti. Bu ilanının ardından şu ayet-i kerîme nazil oldu: “Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim, nimetlerimin tamamını size bahşettim ve Bana teslimiyeti sizin dininiz olarak belirledim. ”

Kainatın Efendisi’nin (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) vefât ettiği anlar ile ilgili Hz. İmam Ali b. Huseyn’den (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) şöyle bir rivayet naklolunmuştur: “Babam’dan (O'na selâm olsun) şöyle dediğini işittim: Resûlullah’ın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) vefât edişinden üç gün önce Cebrail (O'na selâm olsun) indi ve şöyle dedi: “Ey Ahmed! Allah beni Sana özel bir ikram ve fazilet için göndermiştir. Sana Senden daha iyi bildiği bir şeyi sormaktadır. “Kendini nasıl buluyorsun ya Muhammed” demektedir. Peygamber (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) bunun üzerine şöyle dedi: “Ey Cebrail, kendimi gam içinde buluyorum. Ey Cebrail, kendimi kederli buluyorum” dedi. (Bu hadisenin) üçüncü gününde Cebrail ve Ölüm Meleği indi. Yanlarında havada yetmiş bin melek ve başlarında da İsmail adında bir melek vardı. En önde Cebrail duruyordu. Şöyle dedi: “Allah (Azze ve Celle) beni Sana özel bir ikram ve fazilet için göndermiştir. Sana Senden daha iyi bildiği bir şeyi sormaktadır. “Kendini nasıl buluyorsun Ya Muhammed” diye buyurmaktadır. (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şöyle dedi: “Ey Cebrail, kendimi gamlı buluyorum. Ey Cebrail, kendimi kederli buluyorum.” Bunun üzerine Ölüm Meleği izin istedi. Cebrail şöyle dedi: “Ey Ahmed! İşte bu Ölüm Meleği senin için izin istemektedir. Senden önce hiç kimseden izin istememiştir, senden sonra da hiç kimse için izin istemeyecektir. (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “O’na izin ver” dedi. Cebrail de O’na izin verdi. Öne doğru ilerledi ve (Hz. Peygamber’in Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) huzurunda durdu. Şöyle dedi: “Ey Ahmed! Allah beni Sana göndermiştir ve bana Senin vereceğin emre itaat etmemi emretmiştir. Eğer canını almamı emredersen alırım, bundan hoşnut olmazsan da yapmam.” Peygamber (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “Bunu yapacak mısın ey Ölüm meleği?” diye buyurunca “Evet bununla, Senin bana emrettiğine itaat etmekle emrolundum” dedi. Bunun üzerine Cebrail “Ey Ahmed! Allah (Tebareke ve Teâlâ) seninle buluşmayı özlemiştir” deyince (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “Ey Ölüm Meleği; emrolunduğun işi (ölüm fermanını) imzala” diye buyurdu.”

Enes b. Malik’ten şöyle rivayet olunmuştur: Peygamber’i (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) defn etmeyi bitirdikten sonra Fatıma (O'na selâm olsun) bana doğru gelip şöyle dedi: Allah Resûlü’nün yüzüne toprak dökmeye nasıl yüreğiniz elverdi?!” diye sordu. Sonra ağlayıp şöyle dedi:

O’nu davet eden Rabbi’ne icabet eden Babacığım!

Rabbi’nin O’nu kendine yaklaştırdıkça yaklaştırdığı Babacığım!

Ağıdını Cebrail’e yaktığımız Babacağım!

Muteber bir rivayette de Hz. Fatıma’nın, Babası’nın (Allah O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) pâk kabrindne bir avuç toprak alıp şöyle buyurduğu naklolunmuştur:

“Ahmed’in toprağını koklayana ne gam!”

“Tüm zaman boyunca en pahalı kokuları bile koklamaya ihtiyaç duymaz!”

“Öyle musibetler döküldü ki üzerime, günlerin başına gelseler geceler olurlardı

“Söyle toprak tabakalarının altında kaybolana”

“Eğer duyuyorsan (kulak ver) çığlığıma ve feryadıma”

“Muhammed’in gölgesinde iken korunmaktaydım”

“Zulümden korkmazdım ve koruyucumdu benim”

“Oysa bugün aşağılığın karşısında bükük olmuş boynum”

“Ezilmekten çekiniyorum ve bana zulmedeni örtümle def ediyorum”

“Eğer kumru gece vakti ağlıyorsa dalında”

“Ben güpegündüz ağlar olmuşum”

“Senden sonra sırdaşım kılacağım hüznümü”

“Gerdanlığım yapacağım Sana gözyaşlarımı”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: