. Zalimleri delilleriyle dize getiren nur: Hz. İmam Hasan-ı Askerî’nin (O'na selâm olsun) şahadeti…

Kısa süren mubarek ömrünü zorluklarla ve sıkıntılarla geçirdi. Abbasoğulları’nın zulmüne mücadele etti. Olup bitenin son derece farkındaydı. O’nu bir hapisten diğerine taşıyor ve sosyal hayatını daraltıp taraftarları ile buluşmasına mani oluyorlardı. Aynı şekilde alimleri ve fakîhleri O’nun nurlu ilim pınarlarından istifade etmekten alıkoydular. Yaşadığı en büyük eziyetlerden biri de buydu.

O Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) hanedânının On birinci dolunayı Hz.İmam Hasan Askerî (Allah'ın selâmı üzerine olsun).

Müşerref nesebi şöyledir: Ali b. Ebi Talib oğlu Huseyn oğlu Ali oğlu Muhammed oğlu Cafer oğlu Musa oğlu Ali oğlu Muhammed oğlu Ali oğlu Hasan (Allah'ın selâmı hepsine olsun).

Askerî, Sâmıt (susan), Sirâc (Fener), Hâlis, Takî (pek takvalı), Nakî (arındırılıp tertemiz kılınmış)… gibi lakaplara sahiptir. En meşhuru da “Askerî”dir.

(O'na selâm olsun) H. 232 senesinde 8 Rebiulâhir gününde dünyayı şereflendirdi. Pâk Validesi Faslı “Sawsen” hatundur. O’na “Hadîse” de denmiştir. Cariyedir. Hanımı da Nergis Hatun’dur. Rum sezarı Yeşua’nın kızıdır. O da cariyedir.

Ömrü şerîfi 28 seneyi bulduktan sonra şehîd olmuştur. İmameti 6 sene sürmüştür. İmamet vazîfesi boyunca Mütevekkil, Mutezz, Muhtedî ve Mutemed Abbasî yönetiminin başına geçmiştir.

Hz. İmam Askerî (O'na selâm olsun) hapse atılınca başına kötülüğü ve acımasızlığı ile meşhur iki kişi dikildi. O’nun (Allah'ın selâmı üzerine olsun) halinden etkilenip tövbe ettiler ve değerli insanlara dönüştüler. Onlar’a “Vay halinize, bu adamda ne buldunuz ki?!” denildiğinde “Gündüzünü oruç ile, gecesini tümünü ayakta (ibadet ile) geçiren, ibadet dışında hiçbir şeyden konuşmayan ve (ibadetten) başka hiçbir şey ile meşgul olmayan bir adam hakkında biz ne diyebiliriz ki! Bize baktığında içimizi ürperti kaplıyor ve içimize öyle bir (his) giriyordu ki kendimize hakim olamıyorduk!” dediler.

Hz. İmam Askerî (O'na selâm olsun) tıpkı ataları gibi alimlerin üstadı,hak yoldan gitmek isteyenlerin önderi ve parmakla gösterilen öncü bir şahsiyetti. Gönüller O’nda sükunet bulurdu. Çok sevilirdi. Faziletini en azılı düşmanları bile itiraf etmiştir.

Bu sebeple Hz. İmam Askerî’nin (O'na selâm olsun) liderliği ve toplumun nezdindeki uzantıları İslam ümmeti içerisinde Abbasî hegemonyası için tehlike oluşturmaya başladı. Mutemed yeni bir düşünceye başvurdu. Hz. İmam Askerî’yi (O'na selâm olsun) şehîd edecekti. O’nu zehirletti. Hz. İmam Askerî (O'na selâm olsun) öldürücü zehrin etkisiyle H. 260 senesinde 8 Rebiulevvel günü şehîd oldu. Samarra’da Babası Hz. İmam Ali Hadî’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yanına defnedildi.

Allame Meclisî (Kuddise Sirruh) Hz. İmam Hasan-ı Askerî’nin genel hatlarıyla şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Samarra’daki kabrim her iki taraf için belalardan ve musibetlerden emândır (güvencedir).”

Allame Meclisî bununla ilgili olarak: “İki taraf; Şiiler ve Sünnilerdir. Ceddi Hz. Musa Kâzım’ın (O'na selâm olsun) Bağdat’taki kabri Bağdatlılara güvence olduğu gibi (Hz. İmam Hasan-I Askerî’nin O'na selâm olsun) bereketi de hem dostu, hem de düşmanı kapsamıştır.

Keşf-ul Ğumme kitabının yazarı Şeyh Ali İsa Erbilî H. 677 senesinde yazdığı eserinde şöyle demiştir: Bazı dostlarımız Abbasî Muntasır’ın bir keresinde Samarra’ya yürüdüğünü, Hz. Askeriyeyn’i (Hz. İmam Ali Hadî ve Hz. İmam Hasan-ı Askerî - Onlar’a selâm olsun) ziyaret ettiğini, ondan sonra da ataları ve hane halkının kabirlerini ziyaret ettiğini nakletmişlerdir. Onların kabirleri harabe bir kubbedeydi. Yağmur zarar veriyor ve kuşlar üzerine pisletiyordu.

Ona şöyle dendi: “Siz yeryüzünün halifeleri ve dünyanın krallarısınız. (Öyle olduğunuz halde) ne bir ziyaretçi geliyor, ne de perişanlığını gideren oluyor. Ama bu Alevîlerin kabirleri gördüğünüz gibi; postlar ve kilimler serilmiş, örtülerle çevrili, kandillerle, mumlarla vb ile (dolmuş)…”

Şöyle dedi: “Bu semâvî bir iştir. Bizim içtihadlarımız ile elde edilebilir bir şey değildir. Eğer insanları bunu yapmaya zorlasaydık redderler ve yapmazlardı.” Söylediği de doğruydu. İnanç zorla yapılabilir bir şey değildi. Kimse buna zorlanamazdı.

Müşerref hayatı boyunca yaşadığı tüm zorluklara rağmen Hz. İmam Hasan-ı Askerî (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Mehdevî projenin tüm ön hazırlıklarını gerçekleştirdi. O’nun sayesinde Beklenen İmam Hz.Mehdî’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) gelişi ve gizlenişine dair tüm bulanık perdeler ortadan kalktı. Yeryüzünü adalet ile dolduracak Pâk İmam’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) gaybeti (gizlendiği dönemde) Ehlibeyt (Allah'ın selâmı hepsine olsun) dostlarının yaşantısı ve yapacaklarına dair tüm altyapıyı kurup tamamladı.

Doğduğu günde, şehîd olduğu günde ve yinden diriltilerek Müminlere şefaatçi kılınacağı günde Hz. İmam Hasan-ı Askerî’ye (Allah'ın selâmı üzerine olsun) selâm olsun!
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: