Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O'na selâm olsun) Sol eli makamı: O mubarek el işte orada koparılmıştı…

Sol el makamı
Hz. Abbas’ın (O'na selâm olsun) elleri! Ne kadar da özel; değeri ne kadar da büyük!

Müminlerin Emîri’nin (O'na selâm olsun) o daha doğar doğmaz ellerini öptüğü ellerdi onunkiler!

Annesi Hz. Ümmül Benîn (O'na selâm olsun) bu durumu görünce şaşırmış ve şöyle sormuştu: “Seni ağlatan nedir? Oysa oğlun daha yeni dünyaya geldi…”

Şöyle buyurdu: “… ve Ağabeyi Huseyn’in huzurunda öldürülecek…”

Bu sebeple Hz. Ebulfazl Abbas’ın (O'na selâm olsun) ellerinin kutsiyetinin künhüne erişmek ancak Müminlerin Emîri’nin (O'na selâm olsun) sergilediği o muazzam duruşa ve onların Muhammedî İslam’a yaptığı dev hizmete işaret edişi yoluyla mümkün olabilir. Bu mubarek azaların azameti ancak; Şehitlerin Efendisi’ne (O'na selâm olsun) Aşura gününde yaptıkları hizmetler ile, İlahi hakkın sancağını taşımaları ile ve Cennet Gençlerinin Efendisi (O'na selâm olsun) ile hanedanı için yaptıkları fedakarlıklarla anlaşılabilir.

İşte Alevî hanedânın cömertliğiyle dolu bu iki el için özel iki makâm vardır. Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O'na selâm olsun) Mukaddes Türbesi’ni ziyaret eden ziyaretçinin gözlerini alan bu iki ihtişamlı makâm; Mukaddes Ziyaretgâh’ın biraz ötesinde, ilahi davayı müdafaa ederken koparıldıkları yerlere inşa edilmişlerdir. Mubarek sağ ve sol ellerin her birinin ayrı ayrı makamları vardır. Ehlibeyt (Hepsine selâm olsun) dostları; İslam davasının yaşatılması uğruna yapılan o büyük fedakârlığı yaşatan o makamlarda, makamın sahibinin Allah katındaki bereketleri vesilesiyle Allah-u Teâlâ’dan dileklerini dilerler. Burada tarihin en acı faciasının hatıraları zihinlerde tazelenir; Kerbelâ’nın susuzlarına su getiren fedakâr kahraman Hz.Ebulfazl Abbas’ı (O'na selâm olsun) ve yürekleri alev alev yakan musibeti yâd edilir…

Sol el makamı Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi’nin güneydoğusundaki Bab-ı Hân bölgesinde yer alır. Buradaki makam, H. 1411 - M. 1991 yılında yapılan genişleme çalışmalar esnasında izi silinmiş olan orijinal makama alternatif olarak inşa edilmiştir. Bu makam Hacı Abbas Abdurresûl Abdulhuseyn tarafından bağışlanmıştır ve bu da makamın üzerine yazılmıştır.

Sekizgen bir görünüme sahip olan bu makâmın dört adet penceresi ve iki yana aralıklı bir bakır kapısı vardır. 2 metre yüksekliği boyunca mermer ile kaplanan bu makam Kerbelâ fayansı ile süslenmiş olup çinicilik ve hüsn-ü hat sanatlarının her ikisini de kullanılmak suretiyle Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O'na selâm olsun) şu sözleri yazılmıştır:

Ey nefs korkma füccârdan (facirlerden)

Müjdele (kendini) Cabbâr’ın rahmeti ile

Kopardılar solumu haddi aşmışlıkları ile

Öyleyse ya Râb; kavur onları ateşinin sıcaklığı ile

Makâmın üzerinde hüsn-ü hat ile şu ayet-i kerîme yazılıdır: Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismi ile.

“Onları yeryüzünde yerleştirip iktidar sahibi kılacak olursak; dosdoğru namazı kılan, zekâtı veren, uygun olanı emreden ve kötü olandan sakındıran kimselerdir. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.” (Hacc 41)

Aliyy ve Azîm olan Allah şüphesiz doğruyu söylemiştir.

Mukaddime olarak tabir edilen ön bölümde de mermer üzerine “Selâm olsun Sana ey Taff’ın (Kerbelâ’nın) sancaktarı” ve “Hz.Ebulfazl’ın (O'na selâm olsun) sol kolunun düştüğü makam” yazılıdır. Ayrıca üzerinde de Kerbelâ fayansı ile kaplı bir kubbe vardır. Bu kubbede de şu ayet-i kerîme nakşedilmiştir: Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismi ile.

“Hiç şüphesiz Allah, müminlerden cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah'ın Tevrat'ta da İncil'de de Kur'ân'da da üstlendiği gerçek bir vaattir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? O halde yaptığınız bu alış-verişten dolayı sevinip müjdeleşiniz. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe 111)

Aliyy ve Azîm olan Allah şüphesiz doğruyu söylemiştir.

Tarihçi üstad Sn. Reşîd Zumeyzem’in bu konuyla ilgili önemli bir açıklaması vardır. O da şöyledir: “Hz. İmam Abbas’ın (O'na selâm olsun) ellerine gelince; onlar önemli bir tarihi ve itikadî derinliği temsil ederler. Zira tarihi kaynakların zikrettiğine göre Alkamî nehri; bazılarının sandığı gibi ufak bir çay değil, dev bir nehirdi ve Fırat nehri olarak adlandırılırdı. Bu ismin verilişi de (Alkamî’nin); Museyyeb şehrinden geçen Fırat nehrinin asıl kolundan türemiş olmasıdır. (Nehir eskiden) Alkamî caddesinin yakınından geçiyor ve sonra da Mukaddes Kerbelâ şehrinin derinliklerine doğru yöneliyordu.”

Tarih kaynaklarının aktardığına göre; nehrin büyüklüğü ve Hz. Huseyn ile beraberindeki dostlarının (Hepsine selâm olsun) ondan su alıp daha güçlü bir şekilde savaşmalarından şiddetle korkan Emevî ordusu nehrin kıyısına bölük bölük askerler dikmişti. Bu da nehrin ne denli geniş bir nehir olduğunu göstermektedir…Hz.Ebulfazl Abbas (O'na selâm olsun) kırbasını (su kabını) doldurmak üzerlerine doğru saldırdığı zaman da atının eyerine bağlı birçok su kırbası doldurduğuna inanılıyor. Bir kırbayı da eliyle taşıyordu. Maktel (Kerbelâ Faciasının uzun hikayesi) kaynaklarının bahsettiği de işte bu elinde taşıdığıdır. Tarihi rivayetler şöyle naklediyor: “O sırada nehrin her iki kıyısında da Emevî ordusunun komutanları bekçilik yapıyordu. Hz.Ebulfazl Abbas (O'na selâm olsun) aralarına daldı ve onlarcasının başını bedeninden ayırdı. Ardından çok sayıda düşman ona pusu kurdu ve nehrin kıyısının yakınlarında O’nun sağ kolunu kopardı. Hz.Abbas (O'na selâm olsun) buna rağmen onlarla savaşmaya devam etti ve nehrin ikinci kıyısına geçti. Bir diğer alçak sürüsü orda ona pusu kurdu ve sol kolunu kopardı…” İşte bu, mubarek ellerinin O’nun Kabr-i Şerîfi’nin bulunduğu yerin yakınlarında koparıldığına dair bir delildir.Çünkü ikinci kolu koptuktan sonra Hz.Ebulfazl Abbas’a (O'na selâm olsun) saldırdılar ve (Allah'ın salât-u selâmı üzerine olsun) ellerinin koparıldığı yerlerin yakınında şehîd oldu.

Günümüzde, özellikle de ziyaret münasebetlerinde milyonlarca insan bu iki makamı ziyaret etmektedir. Zira bu iki makamın özel kerâmetleri vardır. Mukaddes Hz.Abbas (O'na selâm olsun) Türbesi’nin - özellikle de göçüp giden – hizmetkârları; bu makamlarda edilen dualar vesilesiyle dertlerin çözülüp dileklerin kabul olduğuna dair çok sayıda olay nakletmişlerdir.Bu sebeple insanlar hüzünlü, acı dolu kalplerle buraya gelirler; noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın onların dualarını icabet edeceğinden hiç kuşku duymadan ve Bâb-el Havaic (Dertlerin çözüldüğü kapı) Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O'na selâm olsun) hak din uğruna koparılan kollarının Allah-u Teâlâ katındaki hürmeti vesîlesiyle dileklerini Allah-u Teâlâ’dan talep ederler…
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: