Yüce Dini Merceiyet temsilcisi ve Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Şerî Mütevellîsi Seyyid Ahmed Safî (İzzeti daim olsun) tarafından 10 Haziran 2016 (4 Ramazan 1437) Cuma günü Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Mukaddes Ziyaretgâhının ana avlusunda kıldırılan Cuma namazının ikinci hutbesinde Hz. İmam Zeynelabidîn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Haklar Risalesi’nde (Risale-i Hukuk) zikrettiği bazı hakların üzerinde duruldu. Hutbede şunlar yer aldı:
“Kardeşlerim, bacılarım....Ramazanınız mubarek olsun. Üstümüze düşen birçok hak var. Bunları ve üzerimize düşen vecibeleri zikretmek zorundayız. Hz. İmam (O'na selâm olsun) bu hakları “Risale-i Hukuk” olarak bilinen risalesinde beyan etmiştir. Bu mubarek ayın müşerref ve kerem dolu bir ay olması ve nefsimizle başbaşa kalıp bu hakları tanımaya ihtiyacımız oluşu (sebebiyle) bunlardan bazılarını sizlere okuyacağız. (O'na selâm olsun) yakınlar ile ilgili okuduklarından farklı farklı bölümler okuyacağım:
“Rahimler (Yakınlar) hakkında: Annenin hakkı (şunları bilmendir): Kimsenin kimseyi taşıyamayacağı bir şekilde seni taşımış, seni canının meyvesinden kimsenin beslemeyeceği ile beslemiş ve seni işitmesi ile, görmesi ile, eliyle, ayağıyla, saçıyla, derisiyle ve tüm organlarıyla korumuş; bunu seve seve yapmış, çokça bağışta bulunmuş ve kudret eli ondan bunu def edip seni seni yeryüzüne çıkarıncaya dek tüm sevimsizliklerine, acılarına, ağırlıklarına ve derdine tahammül etmiş, sen doy diye aç kalmaya, sen giyin diye çıplak kalmaya, senin susuzluğun gitsin diye susuz kalmaya, sen gölgede ol diye güneşte kalmaya, sen nimetlen diye fakir kalmaya, sen uykudan lezzet al diye uykusuz kalmaya razı olmuştur. Karnı senin için (senin içerildiğin) kap, kucağı senin için barınak, memesi senin sulayıcın ve canı senin için koruyucun olmuştur. Dünyanın sıcağını ve soğuğunu senden bertaraf etmek için (mücadele etmiştir). Bunun ölçüsünce ona teşekkür etmelisin. Buna da ancak Allah-u Teâlâ’nın yardımı ve tevfiki (verdiği başarı ile) güç yetirebilirsin...”
Gerçekten de anneleri olanlar, anneleri hayatta olduğu sürece bu (fırsatı) değerlendirmelilerdir.
Baba hakkına gelince Hz. İmam Zeynelabidîn (O'na selâm olsun) şöyle buyurdu: Babana gelince onun senin aslın (kökün) senin de onun dalı olduğunu ve o olmasaydı olmayacağını bilmendir. Nefsinde beğendiğin ne varsa bil ki baban senin üzerindeki nimetin köküdür. Allah’a bunun ölçüsünde hamd ve şükret...”
Baba hakkı işte budur. Babası olan herkes bu hakka dikkat etmeli ve bu hakkı gözetmelidir.
(Allah'ın selâmı üzerine olsun) evlat hakkını da şöyle beyan etmiştir: “Evladının hakkı ise onun senden olduğunu hayrıyla şerriyle erken dünyada (bu dünyada) sana eklenmiş olduğunu; ona güzel edep vermekten ve Rabbi’ne delalet etmekten (Rabbi’ni tanımada rehberlik etmekten), ona sana itaat etmede ve nefsi (hususunda) yardım etmen ve bunun için sevap alacağını, ona kötülük işlersen de bunun için cezalandıracağını bilmendir.”
Bu da babanın evladına karşı hakkıdır. Müminlerin Emîri’nin oğlu Hz. İmam Hasan’a (Onlar’a selâm olsun) buyurduğu gibi: “Ben seni kendimden bir kısım, hatta her şeyim olarak gördüm.”
Kardeş hakkı: “Kardeş hakkın ise onun senin serdiğin elin, dayandığın sırtın ve onunla hamle ettiğin (atıldığın) gücün olduğunu bilmendir. Öyleyse onu Allah’a karşı gelmek için bir silah ve Allah’ın yarattıklarına zulmetmek için bir cephane edinme; onun imdadına yetişilmesi (gerektiğinde) onu nefsi ile başbaşa, ona (yapılması gereken) yardımı onun düşmanına bırakma; şeytanları ile arasında engel olmayı, ona nasihat etmeyi ve Allah (yolunda) ona ilgi göstermeyi (terk etme). Eğer Rabbi’nin O’nu yönlendirmesine boyun eğer ve O’na güzelce icabet ederse (buna devam et); yoksa (etmezse de) Allah senin nezdinde ondan daha etkin ve ondan daha (fazla) itibara sahip olsun...”
(Allah’a karşı geliyorsa veya karşı gelmeye çağırıyorsa kardeşini değil Allah’ı tercih et. Editör)
Bu da kardeş hakkıdır. Öyleyse her birimiz bu hakkı gözetsin.
Komşu hakkına gelince: “O yokken (onun malını, evini, itibarını) koruman, o varken saygı göstermen, her iki halde de onun imdadına yetişip yardım etmen, onun ayıplarının peşine düşmemen ve onun çirkin (yönlerini, kusurlarını) tanımak için araştırmamandır. Eğer kendi iraden olmaksızın ve bunu üzerine bir sorumluluk olarak almaksızın bunları (komşunun kusur ve ayıplarını) bilip öğrenirsen bildiğin şeyler için ( öyle) aşılmaz bir kale, çok sağlam bir siper (ol ki); mızraklar onun bir gizlisini aramaya kalksa üstünü sen kaplayıp (koruduğun) için onu (onun sırlarını) bulamayacak olsun. O duymadığı yerden ona kulak kabartma (yani casusluk etme). Çetin (zamanda) da onu (zorluğa) teslim etme. Nimeti olunca da ona haset etme. Sürçmelerini bağışla, tökezlemelerini (hatalarını) affet. Sana karşı cahillik ederse yumuşak huyluluğunu ondan saklama. Onun için barış (ve güven) olmanın (dışına) çıkma; ona söven dile cevap ver, nasihat taşıdığını (iddia edip) tuzak kuran kimsenin tuzağını boşa çıkar ve onunla saygılı bir şekilde muaşerede bulun (geçin). Ve Allah’tan başka kimseden ne bir güç, ne de bir kuvvet vardır.” (Yani bunu yapacak gücü ve kudreti ancak Allah-u Teâlâ’dan bulabilirsin. Editör)
Bu da komşuluk hakkıdır. Her kimin komşusu varsa (bunu gözetsin)... Allah-u Teâlâ’dan Hz. İmam Zeynelabidîn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) buyurduklarına bu ayda da diğer aylarda da bağlı kalabilmeyi niyaz ederiz. Allah-u Teâlâ bizlere bu memlekette ve diğer İslam memleketlerinde her türlü hayrı gösterip bizlerden ve sizlerden her türlü kötülüğü bertaraf etsin. Dualarımızın sonu “Âlemlerin Rabbi’ne hamdolsun”dur. Allah Hz. Muhammed’e ve O’nun pek pâk pek güzel (pek burcu kokan) Hanedânı’na (Ehlibeyt’ine) salât eylesin!