Aşûra’nın değerleri 14 asır boyunca Iraklıları yetiştirmiş ve Irak’ı, halkını ve mukaddes değerlerini müdafaa fetvasına icabetin sonucunda zaferler üretmiştir…

Aşûra hadisesinin Irak halkına on dört asırdan bu yana yansımaları olmakta ve bu yansımalar günümüzde de devam etmektedir. Irak halkının dini, sosyal ve siyasetinin derinliklerine işleyen bu hadise Irak halkının bir parçası haline gelmiştir. Bu sadece Ehlibeyt (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) mektebine bağlı dindar kesim ile kısıtlı değildir. Şaşırtıcı olan şey; sadece müslümanların değil, Hıristiyan ve Sabii gibi başka dinlerden Iraklıların da hayatlarında bunun etkilerine rastlanabiliyor olması.

Çoğunu bu yüce, ölümsüz ve eşsiz benzersiz devrimden psikolojik olarak etkilenirken ve ondan fedakarlık, zorbalığa başkaldırmak ve zulüm nerede olursa olsun ona karşı savaşmak gibi anlamları ilham alırken görebiliyoruz.

Bu sebeple Iraklıların Yüce Dini Mercceiyet tarafından yapılan vatan ve mukaddes değerler müdafaa çağrısına verdikleri cevap; tarihte benzerine pek az rastlanan türdendir. İmkanların kısıtlılığı, ciddi siyasi sorunlar ve onlarca negatif faktörün üstüne teröristlerin işgali de eklenmişken “Irak’ın son karış toprağı teröristlerden temizleninceye kadar mücadele etmek, eli silah tutan Iraklıların üzerine kifai vaciptir” diyen yaşlı bir din adamının çağrısına icabet edip böylesine korkusuz, yılmaz ve fedakârca mücadele etmelerini sağlayan şey; yüzyıllardır Aşûra değerleri ile yetişen bir halk oluşlarıdır.

Yüce Dini Merceiyet temsilcisi Seyyid Ahmed Safî’nin (İzzeti daim olsun) tarafından 14 Ekim 2016 (12 Muharrem 1438) Cuma günü Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Mukaddes Ziyaretgâhının ana avlusunda kıldırırken vurgu yaptığı bir nokta da buydu. Şöyle demişti:

“O kahramanlar da (buna rağmen) dalıp ilerliyorlar. Şehîd olan kardeşlerimizin çoğunda kurşunların onların alınlarına ve göğüslerine geldiğini gördük; yani kaçmamışlardı, aksine savaşta düşmanla yüzleşmeye doğru atılıyorlardı. Bu da Aşûra’dan esinlenmedir... Sizler şimdi o şehitlerin şehit oluşlarının bir parçasını dinlemektesiniz; işte böyle kurşun alnına geldi (diyorlar). Demek ki öne doğru çıkıyordu. Ya da göğsüne geldi (deniyor). O zaman öne doğru çıkmıştı. Sırtından gelmemişti. Arkasından gelmemişti. Çünkü kaçış halinde şehid olmadılar. Ama onlar, o düşmanlar var ya; şairin dediği gibi: “En çetin savaşçılıklarının hezimet (kaçış) olduğunu gördüler...” Çünkü ancak kaçmakla sağ salim kalabilirler.”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: