Safer ayının ilk günü: Esirler Kervanı’nın Şam’a varması ve Yezid’in tahtını başına yıkmasının yıldönümü

Taff Vakıası (Kerbelâ Olayı) Hz. İmam Huseyn’in, Pâk Ehlibeyti’nin ve Dostları’nın (Allah'ın selâmı hepsine olsun) şahadeti ile bitmedi. Yerleri ve gökleri ağlatan facianın ardından Huseynî devrimin ikinci etabı başladı. Bu sefer Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) hanedânının kızları ve Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun) yetimleri esir edildi, Şehitlerin başları mızrak uçlarına takılıp önlerine yerleştirildi ve Kerbelâ’da Kufe’ye, sonra da Şam’a götürüldü. İşte bu esaret yolculuğu tıpkı Aşûra günü gerçekleşen facia gibi Hz. İmam Huseyn’in (O'na selâm olsun) ölümsüz devriminin kopmaz bir parçasıdır.

H.61 yılında bunun gibi bir günde Esirler Kervanı; acı, eziyet, bitkinlik ve türlü türlü çile ve zorluklarla dolu bir yolculuğun ardından Şam’a ulaştı. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) hanedânına eşlik edenlere kadınlara ve çocuklara son derece acımasızca ve kabaca davranmaları emredilmişti. Onlara yol boyunca yolculuğun getirdiği yorgunluğun, zorlukların ve çilesinden biraz olsun dinlenme fırsatı verilmedi ve sürekli yürümeye zorlandılar. Şam’a girdiklerinde de önlerine Hz. İmam Huseyn’in (O'na selâm olsun) ve Kerbelâ şehitlerinin mızraklara takılı başları kondu. Yezid denen tağut da Şam’ı süslemeyi emretmişti. Şehitlerin başları önde onlar arkada Yezid’in sarayına doğru yürütüldüler. Şehitlerin başları getirildiğinde Yezid’in elinde demirden bir değnek vardı. O değnekle Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun); o Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) defalarca öptüğü dişlerine vurmaya ve şu şiir beyitlerini okumaya başladı.

Keşke Bedir’deki atalarım şahitlik etseydi

Hazrec’in inen mızraklardan duyduğu üzüntüyü

Mutlulukla sevinip coşar

Elin kurumasın derlerdi

Onların ulu efendilerini öldürdük

Bedir’deki hesabımızı gördük, ödeştik

Haşim (oğulları) mülk (yönetim) ile oynadı, öyleyse

Ne (semâdan) bir haber geldi ne de bir vahy indi

Eğer almazsam intikamını Hunduf’ten (bir kabile ismi) değilim

Ahmed’in oğullarından O’nun yaptıklarının öcünü

Ardından da o uğursuz meclisinde Ebu Abdullah Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun) katledilişinden ötürü sevinmeye ve şamata yapmaya başladı. Bunun üzerine Hz. İmam Seccâd (O'na selâm olsun) “Ey Yezid bana izin ver ki; şu tahtalara çıkayım da içinde Allah’ın rızasının ve bu oturanlar için ecir ve sevabın olduğu bir kelâm edeyim” dedi. Yezid önce reddetti; ardından etrafındakiler iyice ısrar edince izin vermek zorunda kaldı. Verilen iznin ardından Hz.İmam Seccâd (O'na selâm olsun) çıkıp bir konuşma yaptı. Yaptığı konuşma ile yürekleri dağlayıp gözyaşlarını akıttı. “Ben kumlarla kana bulananın oğluyum, ben Kerbelâ’da kesilen bu başının sahibinin oğluyum…” deyince insanlar çok yüksek sesle ağlamaya başladı. Yaşanan manzara karşısında Yezid fitne çıkmasından korktu ve İmam’ın (O'na selâm olsun) sözünü kesmesi için müezzine ezan okumasını emretti.

Hz.Zeyneb-i Kubra’ya (O'na selâm olsun) gelince… Tarihçiler O’nun da Yezid’in sarayında uzun bir konuşma yaptığını nakletmişlerdir. Hz. Zeyneb-i Kubra’nın (O'na selâm olsun) Yezîd’i ve Emevî rejimini rezil ettiği ve iç yüzlerini açığa çıkardığı bu konuşmanın bir bölümü şöyledir: “Her ne kadar seni muhatap almaya büyük felaketler beni çekmiş olsa da; ben senin değerini küçümsüyor, seni azarlamayı (bile fazla) görüyor ve seni paylamayı büyük görüyorum. (Ona bile layık değilsin). Ama gözler yaş, gönüller de yangın içinde…”

İşte burada Yezid’in Hz. Muhammed’in Ehlibeyti’ne yaşattığı devasa faciaya dikkat çekti:

“ Şaşılacak şeylerin en şaşırtıcısı; Allah’ın seçkin hizbinin (partisi, erleri) o lütfedilip serbest bırakılan (kimselerden oluşan) şeytan hizbi tarafından öldürülmesidir!”

Burada Yezid’in Mekke’nin fethi sonrası Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) lütfedip serbest kalışına işaret etmektedir. Zira Hz. Muhammed Mustafa’ya (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) inen müşerref şeriat “Tulekâ” (azad edilmişler) olarak bilinen ve Mekke fethi sonrası bırakılan kimselerin yönetici olmasına izin vermemişti!

“Kanlarımız işte bu ellerden damlamaktadır, etlerimiz bu ağızlarla çiğnenmektedir; o pâk bedenlere kurtlar diş geçirmekte ve o sırtlan yavruları açlıklarını onlardan gidermektedir. Eğer bizi ganimet edinmeye kalkarsan; çarçabuk sana zararlı bulacaksın. O zaman ellerinle sunduklarından başka bir şey bulamayacaksın. Şüphesiz Rabbin kullara zulm edecek değildir. Öyleyse şikayetimizi Allah’a sunuyor ve derdimizi O’na yanıyoruz. Öyleyse kur tuzağını, uğraş didin, elinden geleni ardına koyma! Allah’a yemin olsun ki bizim zikrimizi (anılmamızı) yok edemeyecek, vahyimizi öldüremeyecek, bizim sonumuza erişemeyecek ve bunun (ayıbının) kendinden temizlemeyeceksin!... Görüşün (fikirlerin) ancak çürütülecektir; günlerin kesinlikle sayılıdır ve nida eden bir kimse “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun” diye nida ettiği zaman etrafında toplananlar ancak ve ancak darmadağın olacaktır!”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: