Hz.Zeyneb-i Kubra (O'na selâm olsun) ve Ölümsüz Huseynî Devrim’in “medya”sı oluşuna dair…

Kur’ân-i Kerîm kadına hayatın gerek toplumsal, gerek siyasi gerek dini gerekse de diğer alanlarında önemli ve esas bir rol vermiştir. Tarih boyunca birçok kadın adını altın harflerle yazdırmıştır.Bunlardan biri de Ebu Taliboğulları’nın Hanımefendisi ve Haşimoğulları’nın Akîle’si Hz. Zeyneb-i Kubra’dır (O'na selâm olsun).Bu kadının Kerbelâ Olayı’nda sergilediği duruşlar ve verdiği mücadele karşısında tarih ne kadar tazim ve hürmet sunarsa sunsun az kalacaktır. Hz. Zeyneb-i Kubra’nın Şehitlerin Efendisi Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) devrimindeki payı son derece önemlidir. Zira Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) şahadeti sonrası Kutlu Huseynî Devrim’i tamamlayıcı ve neden bu devrimin yapıldığını ortaya koyan bir rol oynamıştır.

Hz. Zeyneb-i Kubra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hayatı; O’nu bekleyen rolüne hazırlık mesabesindeydi. Çünkü Kerbelâ Olayı; Hz. Resûlullah’tan (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) sonra İslam ümmetini kasıp kavuran en önemli olaylardan biridir. Hz. Zeyneb-i Kubra (Allah'ın selâmı üzerine olsun) da bu yüce devrimde esas ve başrollerden birine sahipti. Zira O, Ağabeyi Hz. İmam Huseyn’in (O'na selâm olsun) şahsiyetinden sonra sahnedeki ikinci karakterdi ve rolünü sapasağlam bir biçimde yerine getirdi. Kerbelâ Seyyide Zeyneb’in (O'na selâm olsun) kişiliğinin cevherini ortaya koymuş, sahip olduğu potansiyeli açığa çıkarmış ve üstün hünerlerini göstermiştir. Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun) şahadeti sonrası O’nun pâk bedenine yaklaşıp elini O’nun bedeninin altına koyması ve Yüce Allah’a hitaben “Allah’ım bu kurbânı bizden kabul eyle” diye dua etmesi; O’nun Yüce Allah’ın ne istediği ve bunun O’nun (Azze ve Celle) yolunda olduğunu bildiğini göstermektedir. Bu da O’nun yaşadığı tüm musibetlere rağmen kendine hakim olup sabretmesine ve mücadele etmesine yardımcı olmuştur.

Hz. Zeyneb-i Kubra (O'na selâm olsun) Ölümsüz Huseynî Devrim’in düşüncelerini yayma açısından bariz bir rol oynamıştır. O dönemde Emevî medyası Taff Vakıası’nı (Kerbelâ Olayı’nı) örtbas etmeye çalışmış ve yaptığı algı operasyonları ile insanları Hz. Huseyn’i ve beraberinde şehit olanları (Allah'ın selâmı hepsine olsun) dinden çıkmış Haricîler olarak tanıtmıştı. Bunun için baştan beri hesap yapmışlardı. Önce Hz. Huseyn’in, ailesinin ve yarenlerin (Hepsine selâm olsun) Kûfe’ye gitmesine mani oldular. Onları Kufe’den uzak bir yere Kerbelâ’ya doğru sürdüler. Böylece Onlar’a ne bir yardım ulaşacak ne de Onlar’ı katlettikleri zaman olanı biteni birileri duyacaktı. Yine “Harici” propagandasını yapmak için Hz. Huseyn’i, yakınlarını ve dostlarını (Allah'ın selâmı hepsine olsun) şehîd ettiklerinden sonra hanımları ve çocukları esir edip dolaştırdılar. Ancak hesap etmedikleri bir şey vardı: Seyyide Zeyneb (O'na selâm olsun). Düşman bunca önlemin ardından Hz. Zeyneb-i Kubra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hepsinin iç yüzünü açığa çıkaracağını ve Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Kerbelâ’ya giderken Hz. Zeyneb-i Kubra’yı (Allah'ın selâmı üzerine olsun) götürmesinin en önemli sebeplerinden biri olduğunu tahmin edememişti.

Hz.Zeyneb-i Kubra (O'na selâm olsun) Kûfe’de o muazzam duruşuyla kamudaki genel algıyı Müslüman kisvesine bürünmüş İslam düşmanı yöneticilerin aleyhine çevirmiş ve onların iç yüzünü ortaya koymuştu. Hz. Zeyneb-i Kubra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yanık yürekle, büyük bir bilgelikle ve Babası Hz. İmam Ali’den (Allah'ın selâmı üzerine olsun) miras aldığı uzdillikle (belâgat ile) yaptığı o konuşma daha sonra Emevîlerin başına çok iş açtı. Emevî yönetimi o olayın ardından ayaklanma üzerine ayaklanma gördü ve sonunda devrildi. O ayaklanma ve devrimlerin hepsinin ateşini tutuşturan şey Hz. Zeyneb-i Kubra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) tamamlayıcı rol oynadığı Ölümsüz Huseynî Devrim’di. Aynı duruşu bir kez daha Ümmet’in Tağut’u Yezid karşısında sergiledi. Prangalara vurulmuş, işkenceler görmüş, akrabaları ve evlatları gözlerinin önünde öldürülüp başları mızraklara takılmış ve sonra da şehir şehir gezdirilip aşağılanmış yaşlı bir hanım; yaptığı ölümsüz konuşma ve sergilediği muzaffer duruş ile ne bir kılıç, ne bir mızrak ne de bir ok atmadan Ümmetin siyasi liderliğine kurulmuş olan Yezid’in tahtını başına çalmıştı. Yaptığı konuşma ile dev bir propagandayı tersyüz etmiş ve orada olanlara kendinin de düşmanlarının da kim olduğunu göstermişti. Mesela konuşmasının bir yerinde: “Ey tulekânın (*) oğlu! Senin özgür kadınlarını ve cariyelerinin yüzlerini örtüp Resûlullah’ın kızlarını esir gezdirmen adaletten midir?!”

(“Tulekâ” (azad edilmişler) olarak bilinenler Mekke fethi sonrası serbest bırakılan kimselerdi ve dinen yönetici olmalarına izin vermemişti.)

Hz. Zeyneb-i Kubra’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bu kutlu rolü olmasaydı Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) devrimi ulaşması istenen noktaya varamayacak ve sınırların ötesine çıkamayacaktı. Hz. Zeyneb-i Kubra (O'na selâm olsun) sergilediği bu duruşlar ve mücadelesi ile İslam’a yeniden can verdi. Tek başına, Kerbelâ’da yaşananlara kılavuzluk eden büyük bir medya organı gibiydi. Huseynî Kıyam’ın ilkelerini öğrenmek ve ulvî değerlerinın ışığında yükselmek isteyen herkes için sönmeyen bir meşale ve yol gösterici bir ışık oldu.

Doğduğu günde, şehîde olduğu günde ve yeniden diriltileceği günde Allah’ın selâmı Hz. Zeyneb-i Kubra’ya olsun!
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: