Safer ayının yirmi üçüncü günü: Büyük mucizenin sahibesi, Müminlerin Emîri’nin annesi ve Kâbe’de doğum yapan tek kadın Hz.Fatıma b. Esed’in (O'na selâm olsun) vefât hatırası…

Safer ayının yirmi üçüncü gününde; Müminlerin Emîri Hz. İmam Ali b. Ebu Talib’in annesi pek muhterem hanımefendi Hz. Fatıma bint-i Esed’in (O'na selâm olsun) vefât hatırasıdır. Bu kadri pek yüce, değeri pek büyük hanımefendi İslam dininin gelişi öncesinde de Hanîf idi.

Ebu Abdullah’tan (O'na selâm olsun) şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: Müminlerin Emîri’nin Annesi Fatıma bint-i Esed Hz. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ile ayaklarının üstünde (yürüyerek) hicret eden ilk kadındır. Resûlullah’a (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) en çok birrde (iyilikte) bulunan insanlardan biridir. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “İnsanlar kıyamet günü, tıpkı doğdukları gibi çıplak haşredilecektir” dediğini işitince “Eyvah avretim!” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “Ben de Allah’tan seni giyinik olarak diriltmesini diliyorum (niyaz ediyorum)” diye buyurdu.

Sonra (Fatıma bint-i Esed) kabrin sıkmasını işitti ve “Eyvah, zayıflığım!” dedi. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) da “Ben Allah’tan seni ondan (korumasını) diliyorum” diye buyurdu. Bir gün Resûlullah’a “Ben bu cariyemi azad etmek istiyorum” dedi. Resullah da “Eğer (öyle) yaparsan Allah da ondan azad ettiğin her uzuv karşılığında senin de bir uzvunu ateşten azad eder” diye buyurdu. Hastalandığı zaman Resûlullah’a (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) vasiyette bulundu ve ondan hizmetkârını azad etmesini istedi. Dili tutulmuştu; o yüzden Resûlullah’a (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) ima yoluyla (bunu yapmasını) işaret etti. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) da onun vasiyetini kabul etti.

Bir gün Resulullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) otururken Müminlerin Emîri (O'na selâm olsun) ağlayarak O’na geldi. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) da O’na “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. O da “Annem Fatıma öldü” dedi. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) da “Vallahi benim annem de” buyurdu. (Yani “o benim de annemdi” diyor. Editör) Sonra hızla (onun evine) doğru gitti ve içeri girdi. Ona baktı ve ağladı. Sonra (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) kadınlara onu gusletmelerini emretti ve şöyle buyurdu: “Bitirdiğinizde bana bildirmeden hiçbir şey yapmayın.” Bitirdiklerinde O’na bildirdiler. O da onlara bedenine giydiği gömleğini verdi ve onlara onu onunla kefenlemelerini emretti ve Müslümanlara da “Eğer beni daha önce yapmadığımı bir şeyi yaparken görürseniz bana onu niye yaptığımı sorunuz” diye buyurdu.

Onlar onun guslünü ve kefenini yapmayı bitirdiklerinde (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) içeri girdi ve onun cenazesini omzunda taşıdı. Onu kabrine götürünceye dek de cenazesinin altından ayrılmadı. Sonra onu yere koydu ve kabrine girip orada yattı. Sonra onu alıp elleriyle kabre koydu. Sonra üzerine kapanıp uzunca bir süre onunla gizlice konuştu ve “Oğlun, oğlun” dedi. Sonra çıktı ve üzerine toprak koydu. Sonra onun kabrine kapandı. O’nun şöyle buyurduğunu işittiler: “Allah’tan başka ilah yoktur. Allah’ım ou sana emanet ediyorum.” Sonra gitti. Bunun üzerine Müslümanlar ona “Bugün bugünden önce yapmadığın şeyler yaptığını gördük” dediler. O da şöyle buyurdu: “Bugün Ebu Talib’in birrini (iyiliğini) yitirdim. Onun (Fatıma bint-i Esed’in) bir şeyi olduğunda beni kendinden de evlatlarından önce tutar ve onu bana takdim ederdi. Ben kıyameti ve insanların çıplak haşrolunacağını zikrettiğimde ‘Eyvah avretim!’ demişti. Ben de Allah’ın onu giyinik olarak haşredeceğini garantiledim. Kabrin sıkmasını zikrettiğimde de ‘Eyvah,zayıflığım!’ dedi. Ben de Allah’ın onu bundan (korumasını) garantiledim. (Bu yüzden de) gömleğimle onu kefenleyip kabrinde yattım ve üzerine kapanıp ona sorulacakları telkin ettim. Rabbi hakkında soruldu o da dedi. Resulu hakkında soruldu o da yanıtladı. Velîsi ve İmamı hakkında sorulunca dili tutuldu (konuşamaz oldu) ben de ‘Oğlun, oğlun, oğlun’ dedim” (Usul-i Kâfî 515)
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: