Ey Müslümanlar, Peygamberinizin şehâdeti musibetidir; ecirleriniz çok olsun!

Safer ayının yirmi sekizinci günü; Peygamberlerin ve Resûllerin sonuncusu ve getirdikleri ilahi mesajların mühürleyicisi Hz. Muhammed’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şahadetinin hatırasıdır. Hanîf dinin temelini atmış; getirdiği rahmet, nur ve hakikat dolu ilahi mesaj ile insanları cahiliyyenin karanlığından hidayetin aydınlığına çıkarmıştır. Müşerref sireti sevgi,adalet ve hoşgörü ilkelerinin nasıl yaşandığına dair derslerle dolup taşmıştır.

Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) tüm Dünyayı saracak olan dinin temelini atarken savaş, barış ve savaş ahlakını öğretecek büyük bir insanlık mektebi inşa etmiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, sen de ona eğilim göster ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O, işitendir, bilendir” (Enfal 61, Kadri Çelik Meali) Bu insaniyet açısından ve idealler yönünden eşsiz bir ekoldür. Gelecek nesillerin yolunu nuru ile aydınlatmış ve başta savaş olmak üzere her şeyde hak, mantık ve üstün ahlakı önde tutmuştur.Tüm bunlar o dönemde Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) temellerini attığı yeni bir ideoloji inşa etti. Bu ideoloji gücünü Müslümanların uyduğu inançlardan ve ilkelerden aldı. Böylece İslam hayatın her alanında var olabilidi ve hayatın her alanına “hayat” verdi. İslamın manevi gücü, şerî hükümleri, insanî davranışları ve rehberliği insanı önce hem bu hayat ile nasıl yüzleşeceğini hem de ahret hayatına nasıl hazırlık yapacağını öğretti.

Hâtem-ul Enbiyâ Abdullah oğlu Muhammed’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şahadeti Hicri 11 Senesi 28 Safer gününde gerçekleşti. Şehîd olduğunda 63 yaşındaydı. Bir Pazartesi günüydü. Hayatının son anlarında (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) “Bana Halîlimi (Başbaşa kaldığım dostumu, sırdaşımı) çağırın” dedi. Hz.İmam Ali (O'na selâm olsun) çağrıldı. O’nu görünce üzerine kapandı. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) bir süre Hz.İmam Ali (O'na selâm olsun) ile kimsenin duyamayacağı bir şekilde konuştu. Dışarı çıktığında Ebu Bekir ve Ömer onunla karşılaştılar. “Halîlin seninle konuştu mu?” diye sordular. Hz.İmam Ali (O'na selâm olsun) de “Bana (ilimden) bin kapı anlattı, o kapının her birinden de bin kapı açılır…”

Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) canını teslim etme vakti yaklaştığında Hz. Cebrail (O'na selâm olsun) indi ve şöyle dedi: “Ey Muhammed! Allah (Azze ve Celle) beni; sana ikramda bulunup ve seni (daha da) faziletli kılmak için özel olarak sana göndermiştir. Sana senden daha iyi bildiği (bir şeyi) sormaktadır. “(Kendini) nasıl buluyorsun ey Muhammed?” demektedir.” Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şöyle buyurdu: “Ey Allah’ın Resûlü (Cebrail), kendimi kederli buluyorum. Ey Allah’ın Resûlü kendimi gamlı buluyorum.” Üç gün geçtikten sonra üçüncü günde Cebrail, Ölüm Meleği, İsmail isimli havadan sorumlu melek ve yetmiş bin (baş) melek indi. (O yetmiş bin baş meleğin her birinin altında da) yetmiş bin melek yer alıyordu. En önlerinde Cebrail bulunuyordu: “Ey Ahmed. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah beni; sana ikramda bulunup ve seni (daha da) faziletli kılmak için özel olarak sana göndermiştir. Sana senden daha iyi bildiği (bir şeyi) sormaktadır. “(Kendini) nasıl buluyorsun ey Muhammed?” demektedir.” Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) şöyle buyurdu: “Kendimi kederli buluyorum. Ey Allah’ın Resûlü kendimi gamlı buluyorum.” Bunun üzerine Ölüm Meleği kapıda durup izin istedi. Cebrail (O'na selâm olsun) de şöyle dedi: “Ey Ahmed; Ölüm Meleği senin için izin istemektedir.Senden önce hiçbir Âdemî (Ademoğlu) için izin almamıştır, Senden sonra da hiçbir Âdemî için izin istemeyecektir.” Bunun üzerine Hz. Peygamber: “O’na izin ver ey Cebrail” dedi. Bunun üzerine Cebrail izin verdi ve (Ölüm Meleği gelip) Resûlullah’ın önünde durdu. Şöyle dedi: “Ey Ahmed; Allah beni Sana göndermiş ve emredeceğin şeyde sana itaat etmemi emretmiştir. Eğer canını almamı emredersen alırım; (bunu yapmamı) hoşuna gitmezse de bunu terk ederim.” Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) da “Bunu yapar mısın ey Ölüm Meleği” dedi. O da “Bununla emrolundum, bana ne emredersen onu yapmam (emredildi).”

Hz.İmam Bâkır (O'na selâm olsun) şöyle buyuruyor: “Resûlullah’ın canı alındığında Âl-i Muhammed (Hz. Muhammed’in Soyu - Allah-u Teâlâ Ona ve hepsine salât eylesin) en uzun geceyi geçirdi. (Öyle uzun bir geceydi ki) ne bir gökyüzünün onları gölgeyeceğini ne de bir yeryüzünün onlara ekin bitireceğini zannettiler.Çünkü Resûlullah (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) Allah (yolunda) yakınlarının da uzaklarının da (akrabalık açısından yakın olanların da olmayanların da) bir yakınını öldürmüştü.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: