Rebîülâhir ayının onuncu günü: Apaydın nur ve Muhammedî Hidayet Önderi Hz. İmam Hasan-ı Askerî’nin (O'na selâm olsun) mubarek doğum günü yıldönümü

Nebevî Hanedân Ehlibeyt (Allah'ın selâmı hepsine olsun) ve Onlar’ı sevip izinden gidenler; Medîne-i Münevvere’de Muhammedî dolunaylardan birinin daha Dünyayı şereflendirdiği H. 232 senesi Rebîülahir ayının onuncu gününde büyük sevinç yaşamıştır. Peygamberlerin ve Vasîlerinin ilimlerin varisi ve Nübuvvetin doğal uzantısı olan Hidayet İmamı makamının sahibi Babası Hz. İmam Ali Hâdî (O'na selâm olsun) büyük bir sevinç ile oğlunu karşılamıştı. Tıpkı Hz. Resûlullah’ın Hz. Hasan ve Hz. Huseyn (Allah-u Teâlâ Onlar’a ve Pâk Ehlibeyt’in hepsine salât etsin) yaptığı gibi hemen doğum sünnetlerini gerçekleştirmeye başladı: Yeni doğan evladının sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okudu. Doğumun yedinci gününde çocuğun saçını traş edip kesilen saçın ağırlığı kadarınca gümüşü sadaka olarak verdi. Sonra da yeni doğan evladını akikası için (özel bir kurban) bir koç kestirdi ve adını Hasan, künyesini de Ebu Muhammed koydu.

Hz. İmam Ali Hâdî oğlu Hz. İmam Hasan’ı (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) henüz çok küçük olduğu yaşlardan itibaren Nebevî terbiye ile yetiştirmeye başladı. Tıpkı Hz. Resûlullah’ın Müminlerin Emîri’ne (Allah-u Teâlâ Onlar’a ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) yaptığı gibi en başından itibaren kendi gölgesinde yetiştirdi; ilahi lütuf ve feyzlere gark edip mukaddes adabı ve ulvî hikmetleri öğretti. İmamımız Hz. İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) sahip olduğu ilmin, fazîletlerin ve hikmetlerin nişaneleri o henüz çocuk yaşlarda iken çok net bir şekilde seçilebiliyordu.

Hz. İmam Hasan-ı Askerî Ehlibeyt İmamları’nın (Allah'ın selâmı hepsine olsun) onbirincisidir.

Müşerref nesebi: Ebu Talib oğlu Ali oğlu Huseyn oğlu Ali oğlu Muhammed oğlu Cafer oğlu Musa oğlu Ali oğlu Muhammed oğlu Ali oğlu Hasan (Allah'ın selâmı hepsine olsun).

Mubarek validesi: Hudîs veya Selîl olarak da bilinir. Ona “el-Cedde” yani “Nine” de denir. Son derece salih ve takvalı bir hanımefendi idi. Hz. İmam Ali Hâdî’nin (O'na selâm olsun) şu buyruğu O’nun ne denli yüce bir makama sahip olduğunu anlatmaya yeterlidir: “Selîl; bozukluklardan (kötülüklerden), günah kirlerinden ve necasetlerden (kınından çekilen kılıç gibi) çekilmiş (ve temiz kılınmıştır).”

Bu hadîsin Arapça metninde kullanılan “meslûl” ve “selîl” sözcüğü kından kılıcı çekme anlamına gelen “selle” fiilinden türetilmiştir. Arapça metinde geçen bir diğer ifade olan “âfat/bozukluklar” sözcüğü “âfet” sözcüğünün çoğuludur. Arapça bir şeyin başına gelince onu bozan her şey için o şeyin “âfeti” sözcüğü kullanılır. “İlmin âfeti unutmaktır” gibi. (Editör)

Hz.İmam Hasan-ı Askerî H. 254 yılında 22 yaşında iken Hz. İmam Ali Hâdî’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şehid olması sonrası ilahi vazifenin işlerini devraldı. Mubarek İmameti Babası’ndan (Allah'ın selâmı üzerine olsun) miras aldıktan sonra altı yıl ve birkaç ay boyunca sürdürdü. Şehîd oluncaya dek Abbasî rejiminin başında birçok değişiklik oldu. Hz. İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) İmameti başladığında birkaç ay boyunca Abbasî rejimin başında Mutezz bulunuyordu. Ardından başa Muhtedî geçti ve onbir ay boyunca tahtta kaldı. Ondan sonra da Mütevekkil’in oğlu Mutemed başa geçti. Hz. İmam Hasan-ı Askerî (Allah'ın selâmı üzerine olsun) sonuncusu başta iken şehîd edildi.

Hz.İmam (Allah'ın selâmı üzerine olsun) “Askerî” lakabı ile meşhur olmuştu. Bunun sebebi kendinin de Babası Hz.İmam Ali Hâdî’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) de yaşadığı evin yaşadığı bölgeye “Asker” denmesidir. Yani Hz. İmam Hasan-ı Askerî’ye (Allah'ın selâmı üzerine olsun) “Askerli Hasan” deniyordu. Asker bölgesi fakir bir bölgeydi ve askerler için bir karargâh kılınmıştı. Adını da buradan almıştı. Hz. İmam Hasan-ı Askerî’nin (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yaptığı en önemli işlerden biri de Şia’yı küçük gaybet ve büyük gaybet dönemine hazırlamasıdır.

Hz.İmam Hasan-ı Askeri (Allah'ın selâmı üzerine olsun) tıpkı ataları gibi ulemânın üstadı, hak yolundan gidenler için örnek alınacak model ve parmakla gösterilen bir nişaneydi. Gönüller O’nda sükunet bulurdu, sevgi ve bağlılık duyguları sel olup O’na doğru akardı. Tartışmasız üstünlüğünü ve faziletlerini en azılı düşmanları bile itiraf ederdi.

Hz. İmam Hasan-ı Askerî (Allah'ın selâmı üzerine olsun) esmer tenliydi. Boyu güzelce, bedeni iyi yapılıydı. Çok yakışıklıydı. Faziletleri, iffeti, zahitliği, ibadeti ve sahip olduğu büyük heybet dost düşman herkesi etkiliyordu. Mühür olarak kullandığı yüzüklerinde

“سبحان مَنْ له مقاليد السموات والأرض/ Subhâne men lehu mekâlidus-semâvâti vel- Ard”

Yani “Semâların ve arzın anahtarları O’nun olan (Allah) noksan sıfatlardan münezzehtir”,

“أنا لله شهيد/Ena lillahi şehîd” yani “Ben Allah için, Allah’ın (indirdiklerinin hepsinin hak olduğuna) şahidim)” veya

“الله شهيد/ Allahu şehîd” yani “Allah şehîddir (her şeye şahittir, tanıklık etmektedir)” diye nakşedilmişti.

Korumak için okuduğu ve “hirz” olarak da adlandırılan duası da şöyledir:

“يا عدّتي عند شدّتي ويا غوثي عند كربتي ويا مؤنسي عند وحدتي، احرسني بعينك التي لا تنام واكنفني بركنك الذي لا يُرام”

“Ya uddetî inde şiddetî, veya gavsî inde kurbetî, veya Mu’nisî inde vahdetî; ihrusnî bi’aynikelletî lâ tenâm, veknufnî biruknikel-lezî lâyurâm”

“Ey şiddetli (çetin zamanımda) sığınağım, ey derdimde imdadıma yetişenim, ey yalnızlığımda ünsiyet (yatışma, sükunet) bulduğum; uyumayan gözünle (gözcün ile) bana bekçilik yap (beni koru) ve (arşının) zorlanması dahi mümkün olmayan yanı ile bana kol kanat ger!”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: