Pakistan’da Kerbelâ Esintisi Kültür Haftası organizasyonun açılış töreninde Mukaddes Hz. Huseyn (O'na selâm olsun) Türbesi Şerî Mütevellîsinin konuşması üzerine bir okuma…

Şeyh Ali el-Ker’âvî
Mukaddes Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi ile Pakistan’daki Kawthar Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği “Kerbelâ Esintisi” Kültür Haftası etkinlikleri başladı. Mukaddes Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi’nin yanı sıra Mukaddes Hz. İmam Ali, Hz. İmam Ali Hâdî ile Hz. İmam Hasan-ı Askerî ve Hz. Abbas (Allah'ın selâmı hepsine olsun) Türbelerinin de katıldığı ve açılış töreni 29 Mart 2017 (30 Cemâziyelâhir 1438) Çarşamba günü yerel saat 16:00’da yapılan törende Mukaddes Hz.Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Şerî Mütevellîsi Şeyh Abdulmehdî Kerbelâî’nin (İzzeti daim olsun) konuşması konuklarla paylaşılmıştı. Şeyh Kerbelâî’nin temsilcisi Şeyh Ali el-Ker’âvî tarafından okunan konuşmada şunlar yer almıştı:
“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismi ile. ‘Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, ayrılığa düşmeyin ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Sizler birbirinizin düşmanları iken O, sizin kalplerinizde bir uzlaştırma meydana getirdi ve O'nun nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz.’ (Âl-i İmran 103)”

“Allah’ın beşeriyet için var ettiği en büyük mucizelerden biri de kardeşlik nimetidir. Büyük ilahi nimetlerdendir. Bu yüzden de Kur’ân bunu anmayı adet haline getirmiştir. Büyük önemi bulunduğundan ötürü Kur’ân-i Kerîm bu ilahi ve toplumsal mucizeye çok sayıda ayette işaret etmektedir. Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurmuştur: ‘Seni ve inananları yardımıyla destekleyen, kalblerini uzlaştıran O'dur. Eğer yeryüzünde olan her şeyi sarfetsen bile, sen onların kalblerini uzlaştıramazdın…’ (Enfal 62 – 63)”

Herhangi bir okur bu giriş bölümünden Şeyh Kerbelâî’nin; kimlikleri ve etnisiteleri ne kadar farklı olursa olsun Pakistan halkına beşeriyetin kardeşi olduğunu ve farklılıkların ayrılıklara dönüşmemesi gerektiğini belirten bir mesaj verdiği anlamını çıkarabilir.

Sonra şöyle devam etti: “Allah (Azze ve Celle) aziz kitâbında bizlere kardeşliğin, sevginin ve kaynaşmanın insan fıtratının temelinde yer alan içgüdüler olduğunu açıklamıştır. Demek ki isan kardeşlik, ülfet ve sevgi fıtratı üzere yaratılmıştır ve bu O’nun (Azze ve Celle) nimetlerindendir. Sonra bu kardeşlik ve sevgi kalıcıdır; zaman ve şartlar insanı ne kadar değiştirirse değiştirsin, düşünceler ve inançlar ne kadar değişirse değişsin gitmez. Çünkü Kur’ân-i Kerîm ayeti kardeşlikten söz etmiştir ve onu belli bir zaman ile ya da belli bir inanış ile kısıtlı kılmamıştır.”

“Öyleyse inançlarda, düşüncelerde ve görüşlerde farklılık insanın fıtratındaki kardeşliği çıkarmıyor; aksine o kardeşlik güdüsü insanlık var olduğu sürece kalıyor. Ancak bazen insan fıtratından sağa sola sapıyor. O zaman da Kur’ân-i Kerîm’e ve Müşerref Nebevî Sünnet’e geri dönmesi gerekiyor ki kardeşliğe ve sevgiye dayalı fıtratına yeniden dönebilsin.”

Konuşmanın bu bölümünde Şeyh Kerbelâî Âdemoğulları arasındaki görüş ayrılıklarının kardeşliği ortadan kaldırmadığını açıkladı. Bizzat bu da Hz. İmam Ali’nin (O'na selâm olsun) Mâlik-i Eşter’e yazdığı vasiyetnamesinde geçmiştir: “İnsanlar iki türlüdür; ya dininde kardeşin ya da yaratılışta dengin…” Bu da farklı mezhepleri ve inanışları ile Pakistan halkının tümüne yönelik çok açık bir mesajdır. Onları Kur’ân-i Kerîm’e ve Nebevî Sünnet’e sıkı sıkıya tutunmaya davet etmekte ve aralarındaki farklılıkların derecesi ne kadar farklı olursa olsun aralarında tefrikanın egemen olmaması çağrısında bulunmaktadır. Nitekim konuşmanın ikinci bölümünde de buna vurgu yapılmaktadır.

Fıtrî ve fıkrî farklılığın kardeşliği götürmediği ve aksine bunun kalıp devam edeceğine dair bir Kur’ânî delil de şu Ayet-i Kerîme’dir: ‘Dinde zorlama yoktur…’ (Bakara 256) Yüce Yaradan (Azze ve Celle) bu ayette kaba kuvvet ile, ölümle, kan ile ve zor kullanarak inanca gelinemeyeceğini; aksine burhan (mazeretleri ortadan kaldıran apaçık argüman ve kanıt), düşünce ve ilim sonucu yapılacak seçimlerle inanca gelinebileceğini beyan etmiştir.

Akabinde Şeyh Kerbelâî sözü Necef-i Eşref’teki Yüce Dini Merceiyet’e getirmiş ve onu insancıl muamelenin, kardeşliğin ve barışçıl yaşamın ruhuna örnek olarak sunmuştur. Zaten bu da tüm Dünya’ya aktarılabilecek en iyi örnektir; hatta belki de tek örnektir. Necef-i Eşref’teki Merce-i Âlâ Ayetullah Uzma Seyyid Ali Huseynî Sistânî (Bereketli gölgesi daim olsun) bir aşamanın eridir. Farklı farklı etnik kimlikleri ve inançları ile yıllardır bir arada yaşayan Irak halkını parçalamaya çalışan planların hepsine karşı direnen duruşu; Muhammedî risâletin uzantısı olan Ehlibeyt’in (Hepsine selâm olsun) yolunun bu zamanda nasıl yaşanılacağını en iyi şekilde gösteren nişanelerden biridir.

Konuşmada ardından şöyle bir bölüm geçmiştir: “İnançları ve mezhepleri farklı olmasına rağmen tüm Müslümanlar arasında kardeşlik ve sevgi ruhunun yayılmasında en büyük rol; Seyyid Ali Huseynî Sistânî (Bereketli gölgesi daim olsun) tarafından temsil edilen Necef-i Eşref’teki Dini Merceiyet’e aittir. Hatta bu rolü sadece Müslümanlarla kalmamış, farklı dinlere mensup olanları da kapsamıştır. Bu da tüm dünya için, tüm uluslararası teşkilatlar için çok net bir hale gelmiştir. Bu sebeple uluslararası (sivil toplum) teşkilatlarını onu bir barış adamı ve bir bilge olarak seçmişlerdir. Zira Merceiyet’e bağlı kişiler Enbar’da, Kerkük’te ve Musul’daki sığınmacılara yardım eli uzatılmasında ve onlara hayatlarının tüm alanında yardım edilmesinde büyük rol oynamışlardır.”

“Aynı şekilde Irak’taki Mukaddes Türbeler’in rolü de unutulmasın. Bu mutlaka söylenmesi gereken bir şeydir. Bu pâk mekânlar; Irak’taki zalim rejimin 2003’te çökmesi sonrası nurları göğün karnına yükselen çırağlar olarak geri dönmüşler ve kültürden imara ve hizmete kadar tüm alanlarda örnek oluşturacak modeller haline gelmişlerdir. Buna en iyi örnek; Mukaddes Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Şerî Mütevellîsi Seyyid Ahmed Sâfî’nin (İzzeti daim olsun) Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Mukaddes Ziyaretgâhı’nın ana avlusunun üzerinin tavan ile kaplandığı genişleme projesinin açılışında söylediği sözlerdir. 18 Mart 2017 (19 Cemâziyelâhir 1438) akşamı Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Mukaddes Ziyaretgâhı’nda yapılan açılışta Seyyid Sâfî şöyle söylemişti ‘’13‘yıl boyunca Mukaddes Türbe’nin gerçekleştirdiği tüm imar ve hizmet projelerinde yapılan harcamanın tutarı sadece 1 milyarı bulmuştur. Eğer bunu senelere bölersek her yıl 76 milyon dolar tutarında bir harcama olmaktadır. Bilindiği gibi Mukaddes Türbe’nin 150’den fazla projesi bulunuyor ve Irak Planlama Bakanlığı’nda mali sorunlardan ötürü bekleyen 40 proje bulunuyor. Bazı projeler de saygıdeğer Irak Şii Vakfı Konseyi tarafından tasdik edilmiş ve mali akışı beklemektedir.’”

Şeyh Kerbelâî konuşmasında bu bölümün alıntısını yaptıktan sonra şöyle devam etti: “ Mukaddes Türbeler’in ister kültürel yönden ister ekonomik yönden isterse de toplumsal yönden aynı şekilde toplumun tüm bireyleri arasında kardeşliğin ve barış içerisinde ortak yaşamın yayılmasında büyük rolü vardır. Kültürel açıdan tüm insanlar arasında sevgi ve kardeşliğe çağıran konferanslar ve forumlar düzenlemektedir. Toplumsal yönden de dargınları ve birbirine düşman olanları barıştırmak için çok sayıda heyet göndermektedir. Bu kapsamda büyük düşmanlıkların, kavgaların ve anlaşmazlıkların bitirilmesinde büyük rolü olmuştur. Diğer yönlerde de yine böyledir.”

Şeyh Kerbelâî konuşmasını Kerbelâ mektebinden mezun olan kahramanları: Halk Seferberliği evlatlarını anarak tamamladı. Hoşgörünün, kardeşliğin ve cesaretin en güzel örneklerini çizen bu kahramanların başarılarını dünyaya tanıttı. Şöyle dedi: “Aynı şekilde büyük halkımızın Halk Seferberliği aracılığıyla gerçekleştirdiği büyük bir rolü vardır. Halk Seferberliği kardeşliğin nişanelerini dünyaya çok büyük bir şekilde göstermiştir. Onu bir eliyle hakkı şiddetli bir biçimde savunurken diğer eliyle de aileleri güvenli yerlere taşırken görüyoruz. Evet, o kahramanlar Hz. İmam Huseyn’i (O'na selâm olsun) ve kardeşi Hz.Ebulfazl Abbas’ı (O'na selâm olsun) örnek aldılar; tarihin eşini benzerini bulamadığı o yüce kardeşliğin izinden gittiler.”

“Hz. Abbas’ın Ağabeyi Hz. Huseyn’e daha önce hiçbir zaman “Kardeşim (ya da Ağabeyim” demediği; sadece bir defa Aşûra gününde böyle hitap ettiği söylenmiştir. (Onu da) kolları kesilip atından düştüğünde; ona insanlar arasında en yakın olanı görmeyi özlediği zaman demiştir. Dünya ile vedalaşmadan önce. Hz.Abbas o elîm anlarda Hz. Huseyn’e seslenip “Edriknî ya Ahî / Yetiş kardeşim (ağabeyim)” demiştir. Bunun üzerine Hz. Huseyn (O'na selâm olsun) hızla gelip O’nun yüzündeki ve gözlerindeki toprağı ve kanları silmiştir. Böylece Hz.Abbas (O'na selâm olsun) son defa Ağabeyi Hz. Huseyn’e bakmış; ardından da son nefesini O’nun kucağında vermiştir. Kardeşliğin, velayetin (bağlılığın) ve sevginin en üstün anlamlarını anlatan bir duruşla O’nunla vedâlaşmıştır. Hz. Huseyn O’nun (Onlar’a selâm olsun) için şiddetli bir şekilde ağlamış ve meşhur sözlerini söylemiştir: ‘İşte şimdi belim kırıldı, (düşmanıma karşı) hilem (çarem) azaldı ve düşmanımın (yaşadığıma sevinç) şamatası yükseldi…’”

“Örnek alınıp izinden gidilecek gerçek kardeşlik budur… Hz.Abbas (O'na selâm olsun) tüm yönleriyle, tüm duruşlarda ve en zorlu, en çetin şartlarda Hz. Huseyn’in (Onlar’a selâm olsun) yanında durmuştur. Taff gününde (Kerbelâ olayındaki) zorluklar ve musibetler Hz.Abbas’a (O'na selâm olsun) acı verdiği zaman; öfkelenip sabırsızlık etmedi, geri adım atmadı. Aksine hep Ağabeyinee sadık ve vefâkâr kaldı… O’nun yanında yer aldı ve kolları koparılıp yolunda şehîd oluncaya kadar O’ndan ayrılmadı. Böylece şanın ve yiğitliğin zirvesine yükseldi. O’nun hikayesi; tarih boyunca iki kardeşin kardeşliğine dair anlatılabilecek en güzel hikaye olarak ölümsüzleşmiştir.”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: