Taff’ın hanımefendilerinden: Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın salât-u selâmları üzerine olsun) eşi Hz. Rebâb...

Pek faziletli bir hanımefendidir. Muhammedî İslâmı, süt emen bebeğinin boğazından akan kan ile sulamıştır. Taff gününde (Aşûra gününde); salih eş kriterlerini dahi aciz bırakacak denli bir vefa duruşu sergilemiştir...

Hz.İmam Huseyn’in eşi Hz.Rebâb’dan (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) söz ediyoruz. Muallakât-ı sebâ’nın (Cahiliyye döneminde Kâbe’ye asılan yedi şiir) yazarlarından İmri’ul Kays b. Adîy b. Evs el-Kelbî’nin soyundan gelmektedir ve babasının adı Kudâ’e’dir. İbadeti ve şiiri ile ön plana çıkmıştır. Şairliğinin bir sebebi de; fesahat (açık konuşmaları), hikmet ve şiir ile tanınan bir ailede yetişmiş oluşudur. Babası ve amcaları Arap yarımadasının önde gelenlerindendir. Neseplerinin saygın oluşunun yanı sıra akılcılıkları, belâgatleri ve sağlam kişiliklere sahip olmaları sebebiyle Araplar aralarında yaşanan çekişme ve kavgaların çözümü için onlara giderdi.

Müminlerin Emîri (Allah'ın selâmı üzerine olsun) O’nu, oğlu Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ile evlendirmek üzere istemiş; babası da kabul de etmiş ve evlenmişlerdi. Hz. Rebâb (Allah'ın selâmı üzerine olsun) da; elde ettiği büyük nimetin sevinci ile dopdolu bir şekilde Hz.İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yuvasına gitti. O mubarek yuvadan Kureyş’in hanımefendisi Hz.Sekîne’yi ve Kerbelâ’da süt emen yaşta katledilen Hz.Abdullah’ı (Türkiye’de Ali Asgar olarak da biliniyor – Editör) dünyaya getirdi. Hz.Rebâb, Hz.İmam’ın (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) sevgi ve meveddetine mazhar olmuştur.

Hz.Rebâb (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Aşûra günü ve sonrasında vuku bulan facia ve eziyetleri yaşadı. Tüm yürek parçalayıcılığına rağmen; Cennet Gençlerinin Efendisi’nden o pek pâk, tertemiz kaynaktan ulvi sıfatlar ve Muhammedî sıfatlar edindiği için hepsine de azim, sebat ve iman ile göğüs gerebildi.

Çağının tağutlarına karşı duruşuyla tarih boyunca beşeriyeti hayretler içerisine düşüren mukaddes Hidayet Önderi’nin zevcesiydi...

Hz. Rebâb (Allah'ın selâmı üzerine olsun) bu süreçte kocasının yanı sıra bebeğini yitirmenin de acısını yaşadı. Bazı rivayetler bebeğinin o izlerken öldürüldüğünü söylemiştir. Herkesin de bileceği üzere bebeğinin hiçbir suçu günahı yoktu; süt emen bir yavrucaktı. Böyle bir yavruyu yitirmenin acısına sabredip tahammül göstermek kuşkusuz çok zordur. Ancak buna rağmen Hz.Rebab (Allah'ın selâmı üzerine olsun); ecrini Allah’tan bekleyerek sabretti. İnsanlığın en harika portrelerinden birini ortaya koyduğu muazzam sabrı ile çağlar boyunca şairlere ilham kaynağı olmuştur. Şairler o yaslı ananın yürek yangınını daha anlaşılır kılmak için; bir türlü yürek sızısı dinmeyen ve yavrusunu yitirmenin acısıyla boş beşiği sallayıp ninni okuyan bir ana tasviri yapmıştır. Bu tema da mersiyelere yerleşmiş ve ölümsüzleşmiştir.

Hz.Rebâb’ın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) yaşadığı musibetler aynı günde kocasını ve bebeğini yitirmekle kalmamıştır. Ehlibeyt’in (Allah'ın selâmı hepsine olsun) diğer hanımefendileri ile birlikte esir edilip prangalara vurulmuş; mızraklara takılmış şehitlerin başları ile birlikte önce Kûfe’ye sonra da Şam’a götürülmüştür. Ardından da Hz.İmam Zeynelabidîn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ve esirler kervanı ile birlikte Medîne-i Münevvere’ye dönmüştür. Medîne-i Münevvere’ye döndükten sonra Hz.İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) hatırası onu sürekli kederlendirdi durdu. Dünya hayatındaki en büyük dayanağı ve evinin direği Hz.İmam Huseyn’e (Allah'ın selâmı üzerine olsun) duyduğu özlem, hüzün ve acıya daha fazla kalbi dayanamadı ve şahadetinin üçüncü yılında Allah-u Teâlâ’nın rahmetine ve Cennet Gençlerinin Efendisi’ne kavuştu...

Allah-u Teâlâ’nın selâmı Hz.İmam Huseyn’e, zevcesi Hz. Rebâb’a, kızı Sekîne’ye ve kanı Arş’ın gölgesine yerleşmiş olan süt emen yaştaki yavrusu Abdullah’ın üzerine olsun!
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: