Yüce Dini Merceiyet: “Iraklılar zaferin gerçekleşmesini kimseye borçlu değildir. Zafer sizdendir, sizindir, sizedir; siz onun ehli ve sahiplerisiniz. Ne mutlu size!”

Yüce Dini Merceiyet zaferin gerçekleşmesinde Iraklıların kimseye borçlu olmadığını söyledi. Yüce Dini Merceiyet: “Zafer sizdendir, sizindir, sizedir; siz onun ehli ve sahiplerisiniz. Ne mutlu size! Mubarek olasınız, mubarek olsun onlarla savaştığınız saygın pazular! Mubarek olsun içinde yetiştiğiniz o mubarek haneler! Siz bizim iftiharımızsınız, izzetimizsiniz ve onlarla diğer ümmetlerin tümüne övündüğümüz kimselersiniz!” dedi.

Yüce Dini Merceiyet temsilcisi Şeyh Abdulmehdî Kerbelâî (İzzeti daim olsun) tarafından Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Mukaddes Ziyaretgâhı’nda 26 Rebîülevvel 1437 (15 Aralık 2016) tarihinde kıldırılan Cuma namazının ikinci hutbesinde şunlar yer aldı:

“Günler önce; DAİŞ (DEAŞ,IŞİD) terör örgütünün kontrolünde kalan son Irak toprağının kurtarıldığı resmi olarak ilan edildi. Bu münasebetle size bu sözleri dinleteceğiz:”

“Ey şerefli Iraklılar! Üç yılı aşan azılı bir savaşın, paha biçilemez şeylerin feda edilmesinin ve çeşitli zorluk ve meydan okumalar ile karşı karşıya gelmenin ardından Irak’ı hedef alan gelmiş geçmiş en azgın terörist güce karşı zafer kazandınız. Vatanınızı, saygınlığınızı ve mukaddes değerlerinizi korumaya yönelik sapasağlam iradeniz ve derinlere işleyen azminiz ile muzaffer oldunuz. Canlarınızı, ciğerpârelerinizi ve neyiniz var neyiniz yoksa paha biçilemez vatanınıza feda ettiğiniz büyük fedakârlıklarınızla muzaffer oldunuz. Böylece kahramanlığın ve başkasını kendinden öne geçirmenin en üstün örneklerini sergileyerek izzet ve saygınlığın harflerile Irak’ın günümüz tarihini yazdınız. Dünya sizin sağlamlığınız, sabrınız, yiğitliğiniz ve adalete inancınız karşısında hayretler içerisinde kalmıştır. Böylece bu büyük zafer gerçekleşti. Çoğu kimse bu zaferin ulaşılabilmekten uzakta olduğunu zannetmişti; ancak sizler onu nisbeten kısa bir sürede elle dokunulur bir gerçeğe dönüştürdünüz. Onunla memleketin saygınlığını ve izzetini korudunuz. O zafer ile toprağı ve halkıyla memleketin birliğini muhafaza ettiniz. Öyleyse siz ne kadar da yüce bir halksınız!”

“Ey uğurlu savaşçılar! Ey farklı sınıfları ve ünvanlarıyla silahlı kuvvetler! Yüce Dini Merceiyet; kifâî müdafaa fetvasının sahibidir. Tüm imkanlarını ve potansiyellerini savaşçılara destek sunmak ve onlara yardım sunmak için seferber etmiş; savaşçı kuvvetlere destek olması için ilim havzası talebesi üstat ve öğrencilerinden oluşan seçkin evlatlarını (savaşa) göndermiş, onlardan da onlarcasını bu yolda şehit vermiştir. Yüce Dini Merceiyet bu önemli tarihi başarının gerçekleşmesinde kimsede ne sizin fazlınıza yaklaşan bir fazl ne de sizin şanınızın düzeyine yükselen bir şan görmemektedir. Zira sizin Yüce Dini Merceiyet’in fetvasına ve çağrısına geniş çaplı icabet etmeniz, savaş cephelerine kahramanca atılmışlığınız ve orada üç yılı aşan bir süredir sergilediğiniz destansı kararlı duruşunuz olmasaydı bu apaçık zafer gerçekleşmezdi. Bu yüzden de zafer sizdendir, sizindir ve sizedir; siz O’nun ehli ve sahiplerisiniz. Öyleyse zaferden ötürü ne mutlu size! Canlarınızı ucuz görüp kalplerinizde akan kanı dahi memleket, halk ve mukaddes değerler uğruna ikram eden sizlerden (sizlere sahip olmamızdan) ötürü de ne mutlu bize! Biz sizlerin hakkının bir kısmını dahi vermekten aciziz. Ancak Allah-u Teâlâ size en layık karşılığı verecektir. O’na size verdiği bereketleri arttırması ve size ihsanda bulunan kimselere bağışladığı en hayırlı ödülü vermesi için dua etmekten başka (hakkınızı ödeyebilmek adına) elimizden bir şey gelmiyor.”

“Kardeşlerim, bacılarım; bizler bugün vatanın toprağının susuzluğunu akan pâk kanları ile gideren iyilik dolu şehitlerimizi daha da fazla huşû ve iclâl ile anıyoruz. Fedakârlığın ve kurban etmenin yüce örnekleri oldular. Onlarla birlikte mükerrem ailelerini; babalarını, annelerini, eşlerini, evlatlarını, kardeşlerini ve bacılarını da anıyoruz. O aziz (sevdiklerimiz); savaşmak üzere giden sevdiklerini yitirmeyi yitirme faciası ve ayrılık acısını yaşamışlar, daha fazla sabır ve tahammül (göstermek zorunda kalmışlardır). İzzetle ve başımız dik bir şekilde gazilerimizi de anıyoruz. Özellikle de kalıcı engelliliğe düçar olanlara. Onlar canlı şehitlerdir. Yüce Allah onların aramızda; dünyanın en şer dolu kimseleri ile yüzleşip evlatlarının fedakârlığı ile muzaffer olan (bu) halkın kahramanlığının canlı birer şahidi olarak (sağ) kalmasını irade buyurmuştur. Ayrıca ikbâr ve minnetle cephelerde savaşan evlatlarına onların direncini güçlendirecek şeyleri temin eden saygıdeğer vatandaşları anıyoruz. Çok iyi birer yardımcı ve arka çıkan kimseler olarak; halkın tüm kesimlerinin ve onu bir araya getirenlerin vatanın izzeti ve saygınlığı için birbirine kenetlenmesine dair en muhteşem portrelerden biri olmuşlardır. Yine bu büyük destandaki aktif ve destekçi rollerinden ötürü düşünürler, entellektüeller, doktorlar, şairler, yazarlar, medya mensupları ve diğerlerini şükran ve takdir ile anıyoruz. Aynı şekilde DAİŞ terörü zorluğunda Irak ile ve halkı ile birlikte duruş sergileyen, ona destek olan ve ona yardımda bulunan kardeşlere ve arkadaşlara da teşekkür ve takdirlerimizi sunuyoruz. Aliyy-i Kadîr olan (Pek Yüce ve kudreti her şeye yeten) Allah’tan hepsinden şerli kimselerin şerrini def eylemesini ve onlara güven ve asayiş ile nimet ihsan eylemesini niyaz ederiz.

Hutbenin devamını okumak için buraya tıklayınız.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: