Cemâziyelevvel’in On Üçüncü Günü: Âlemlerin Hanımlarının Seyyidesi Hz Fatıma Zehrâ’nın (O'na selâm olsun) şahadeti hatırası

Selâm olsun Kutsiyet Güneşi’ne! Selâm olsun İffetin Seyyidesi’ne! Selâm olsun Hanımların Örneği’ne! Selâm olsun Takvalıların Annesi’ne ve Değeri Pek Yüce Pâk Hanımefendi’ye! Selâm olsun Muhammed b. Abdullah ve Hatîce-i Kubra’nın kızı Fatıma Zehrâ’ya (Allah-u Teâlâ Onlar’a ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin).

Hz.Fatıma Zehrâ (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Efendimiz en küçük yaşlardan itibaren İlahî mesajın tebliğ ediliş sürecinin sıkıntılarını yaşamıştır. Henüz daha iki yaşında bile değilken; Babası, Annesi ve diğer Haşimoğulları kabîlesi ile vadide ambargoya maruz bırakılmıştır.

Ambargo kalkar kalkmaz da kuraklık yılları baş gösterdi. Altı yaşına yeni bastığında Şefkatli Annesi’ni ve Babası’nın hem Amcası hem de Hamîsi olan Hz.Ebu Talib’i (Allah'ın selâmı hepsine olsun) yitirdi. O andan itibaren karşılaştığı tüm zorluklarda ve çetin musibetlerde Babası’nın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) teselli kaynağı oldu. Kureyş’in azgın tağutlarını eziyetleri ve işkencelerinde Babası’nın yürek yarasına merhem oluyordu.

Daha sonra diğer Fatıma’lar ve Amcası’nın oğlu ile hicret eden Hz. Fatıma Zehrâ; Hz.İmam Ali b. Ebî Talib (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) ile evleninceye dek Hz. Resûlullah (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ile birlikte kalmıştır. O mubarek evlilik ile İslam’ta Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) evliliğinden sonra en şerefli yuvayı meydana getirmiştir. Zira Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Pâk Hanedânı Ehlibeyt’in İlk İmamı’nın eşi ve diğer İmamlar’ın hepsinin annesi/ninesidir.

Hz. Zehra, Hz. Murtezâ’ya Cennet Gençlerinin Efendileri Hz.İmam Hasan ile Hz. İmam Huseyn’i ve İki değeri pek yüce, sabırlı mücahideyi; Hz.Zeyneb-i Kubra ile Hz. Ümmü Kulsûm’u (Allah'ın selâmı hepsine olsun) evlat vermiştir. Beşinci evladı Hz. Muhsin’i (O'na selâm olsun) de ilahi mesajın yuvası olan hanesine yapılan saldırı sonucu düşürmüştür. Böylece İslam’ın mubarek mesajının tahriften korunması için verdiği ilk kurban karnındaki bebeği olmuştur.

Hz.Zehra, Babası ve Eşi (Allah'ın salât ve selâmı hepsine olsun) ile beraber en çetin zamanları yaşamış ve yaşadıkları türlü türlü krizlerde yanlarında olmuştur. Gerek emeği, gerek mücadelesi, gerek açıklamaları, gerekse de Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) kendisinden sonra hak İslam’ı yaşatma misyonu yüklediği Ehlibeyt Hanedânı’na (Allah'ın selâmı hepsine olsun) verdiği muazzam terbiye ile İslam’ı ayakta tutan neferlerden biri olan Hz. Fatıma Zehrâ (Allah'ın selâmı üzerine olsun), Hz.Resûlullah’a (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) kavuşan ilk Ehlibeyt üyesi olmuştur. Kahramanlığı, mücadelesi, sabrı, şahadeti, fedâkarlığı ve özgeciliği ile Müslümanların kadınlarını bilinçlendiren büyük örnek olagelmiştir. Makamı o denli yüksektir ki ne O’ndan önce ne de O’ndan sonra daha üstün bir hanım varlık âlemini şereflendirmiş değildir ve şereflendirmeyecektir de. Kemâl doruklarının zirvesindeki hanımefendidir.

Hz.Resûlullah’tan, Hz. Fatıma Zehrâ (Allah-u Teâlâ İkisine ve Pâk Ehlibeytleri’ne salât eylesin) hakkında naklolunan bazı hadisler:

“Şüphesiz Allah Fatıma’nın gazabına gazap eder ve O’nun (Fatıma’nın) rızasına razı (hoşnutluğuna hoşnut) olur.”

“Fatıma benden bir parçadır; her kim O’nu incitirse beni incitir. Her kim O’nu severse de beni sevmiştir.”

“Fatıma benim kalbim ve iki yanım arasındaki ruhumdur.”

“Fatıma, Âlemlerin Hanımlarının Seyyidesi’dir.”

Hz.Fatıma Zehrâ’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) şahadetinin hicretin on birinci senesinde olduğuna dair hiçbir kuşku yoktur. Çünkü Hz. Peygamber (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) vedâ haccını hicretin onuncu yılında yapmış ve on birinci senenin başlarında şehîd olmuştur. Tarihçiler de Hz. Fatıma Zehrâ’nın Babası’ndan (Allah-u Teâlâ Onlar’a ve Pâk Ehlibeytleri’ne salât eylesin) sonra bir yıldan daha az yaşadığı konusunda görüş birliği içerisindedirler. Şunu da ifade edelim ki; Hz. Zehra (Allah'ın selâmı üzerine olsun) o sırada gençliğinin baharında ve sağlığının zirvesindeydi. Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber’den (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) sonra altı ay, bazısında doksan beş gün ve bazısında da yetmiş beş gün ya da daha az yaşadığı söylenmiştir.

Hz.İmam Sadık’tan (O'na selâm olsun) şöyle rivayet edilmiştir: “O’nun (Hz.Fatıma) canı; Hicretin on birinci senesinde Cemaziyelevvelden üç gün geçtiğinde (Cemaziyelevvel ayının üçünde) alındı...”

Hz.İmam Bâkır’dan (O'na selâm olsun) nakledilen bir rivayette ise şöyle denmiştir: “...Ve (Hz. Fatıma) On sekiz sene yetmiş beş gün yaşında iken vefât etmiştir.”

Ebulferec el-Isfahâni’den ise şöyle nakledilmiştir: “Hz.Fatıma Zehrâ’nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) vefâtı, Babası Hz. Peygamber’den (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) sonra hakkında ihtilaf bulunan bir müddette olmuştur. Çoğunluk altı ay demektedir; azınlık ise kırk gün demektedir. Ancak sabit olan (görüş); Hz.İmam Bakır’dan (O'na selâm olsun) rivayet edilen Hz.Peygamber’den (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) üç ay sonra vefât ettiği rivayetine dayanan (görüştür).”

Doğduğu günde, şehîde olduğu günde ve yeniden diriltilip Hz.Ebulfazl Abbas’ın, Hz.İmam Huseyn (Onlar’a selâm olsun) için feda ettiği koparılmış eller ile hak talep edeceği günde İki Cihan Seyyidesi Hz. Fatıma Zehrâ’ya selâm olsun!
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: