Şeyh Kerbelâî: “Eğer Huseynî ıslah ve izzetin sayfalarından bir tanesi Allah-u Teâlâ’nın bağışladığı zafer ile kapanmış ise de önümüzde sayfalarca ıslah bulunmaktadır”

“Her ne kadar Huseynî ıslah ve zaferin sayfalarından biri Allah-u Teâlâ’nın bağışladğı zafer ile kapanmış ise önümüzde; ahlakî, kültürel, eğitimsel, sosyal, öğretimsel, ekonomik ve ailevî ıslah sayfalarından oluşan sayfalarca ıslah bulunmaktadır. Bunların hepsini birden (gerçekleştirmeden) ve bunu yaprken de marifet ve kültürde ıslaha azamî önemi göstermeden hiçbir toplum yükselemez ve kalkınamaz. Zira (marifet ve kültür) insanın bu evrendeki varlığının temel direği ve yörüngesini temsil eder.”

Mukaddes Hz. Huseyn ve Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) Türbeleri Genel Sekreterlikleri tarafından Hz.İmam Huseyn, Kardeşi Hz.Ebulfazl Abbas ve Oğlu Hz.İmam Seccâd’ın (Allah'ın selâmı hepsine olsun) mubarek doğumlarını anmak amacıyla organize edilen XIV. Uluslararası Şahadetin Baharı Kültür Festivali başladı. Sloganı “Hz.İmam Huseyn (O'na selâm olsun) ile devrimci ve fetva ile muzafferiz” olarak belirlenen festivalin açılış töreni 3 Şaban 1439 (20 Nisan 2018) Cuma günü düzenlendi.

Yukarıdaki sözler de törende Mukaddes Hz. Huseyn ve Hz.Abbas (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) Türbeleri Genel Sekreterlikleri adına konuşma yapan Mukaddes Hz. Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Şerî Mütevellisi Şeyh Abdulmehdî Kerbelâî’nin (İzzeti daim olsun) konuşmasından bir bölümdü. Konuşmada şunlar yer aldı:

“Sizlerle yeniden buluşuyoruz. Festivalimiz de on dördüncü seferine girmiş oldu; bu ısrarla istenen bir umudu hissetirmektedir. Çünkü bu ilahi masumiyetle korunan nurların ve onların mühürleyicisinin sayısıdır. Hak yolun hep başı dik ve sapasağlam ayakta kalacağına dair derin bir güven kokan bir umut doğurmaktadır. Bu güveni de Zulme boyun eğmeyen, Şehitlerin Efendisi’ne verdikleri vaade sadık kalan erler; fedakarlıkları ve dinlerini, vatanlarını ve mukaddes değerlerini kendilerinden öne geçirerek (özgecilik ederek) daha da güçlendirmişlerdir... Onlar Yüce Dini Mercii’lerine onlara dinin ve vatanın imdat çağrısını duyurdukları zaman yardıma koştular ve canlarını ucuz görüp ahreti dünyaya tercih ettiler...”

“İşte Hz.İmam Huseyn’in ve Kardeşi Hz.Ebulfalz Abbas’ın (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) hizmetkârları; on dördüncü festivallerini; bir uzantısı da Merce-i Alâ’nın fetvası olan Huseynî devrimden aldıkları bir sloganla taçlandırıyor. Bu sloganı da kendi yaklaşımları ve yaşantılarının bayrağı olarak göndere çekiyorlar (ve dalgalandırıyorlar). Öyleyse Huseyn’in ve Kardeşi Ebulfazl Abbas’ın (Onlar’a selâm olsun) toprağına hoş geldiniz... Sizleri sadece bedenlerimizle değil; sizinle her yıl mubarek ve uğurlu doğumlarda yeniden gelişinizi özleyen kalplerimizle ve Huseynî ile Abbasî hizmetin kanatlarını altınıza seren hizmetkârlarla karşılıyor (ve hoş geldiniz diyoruz).”

“Şehitlerin Efendisi (O'na selâm olsun) ziyaret edip (ziyaret duasını) okurken; ola ki ruhlarımız şehitlerin melekûtuna temas ederek yüce zafere erişir diye umutlar yaşıyorduk. Müminler Ebu Abdullah Hz.İmam Huseyn’in (O'na selâm olsun) Hareminin mukaddes boşluğunda “Keşke sizinle olsaydık da yüce bir zafere nail olsaydık...’ diye sözlerini yinelerken ‘Huseyn’in dostlarının yazdığı o kahramanlıklar...’ diye içimizden geçiriyorduk. Zamanın ölümsüzleştirdiği o kahramanlıkların benzerinin hiçbir zaman olmayacağını zannetmiştik... ‘Hz. Huseyn’in (O'na selâm olsun) zamanının dışında başka bir zamanda tekrar yaşanabilirler miydi?...’ diye içimizden geçiriyorduk.”

“2014 yılı Haziran ayına girmişti. Nasıl da bir aydı... Felaketler ve musibetler oluk oluk dökülüyordu. ‘Yeni bir Haziran mağlubiyetine mi maruz kalacağız?!! Kendi yaşadığımız zamanda zalimlere, bozgunculara ve teröristlere karşı sessizliği kıracak büyük bir adam olacak mı?...’ diye içimizden geçiriyorduk. Günler de yavaş yavaş Çağın Sahibi Hz. Sahibuzzamân’ın mubarek doğumuna yaklaşıyordu... İşte o mubarek viladetin yıldönümünden önce H.1435 yılında; feda olduğumuz Merce-i Âlâ’mız İmam Sistanî’nin (Bereketli gölgesi daim olsun) ilahi çağrısı başladı. Erleri; ey Irak’ın hamiyetperver evlatları diyerek yardıma çağırıyordu... ‘İşte o tekfirci canavarlar; pislikleri ile mukaddes topraklarınızı kirletmek ve hürmetleri çiğnemek üzere... Cennet kapıları da önünüzde açılmış, melekler gelişiniz için müjde vermeye başlamış ve Allah-u Teâlâ velîlerine has kıldığı bir kapı olan cihad ve O’nun yolunda şahadet kapısını sizlere açmıştır... Onunla savaşınızın, fedakârlıklarınızın ve şehîd oluşunuzun elbisesi ile buluşasınız...’”

“İşte böyle; azıcık birkaç yıl geçmeden büyük güç olarak nitelenen güçlerin dahi beklemediği oldu. Bu fedakârlıklara ve Huseynî ruha; Yüce Dini Merceiyetimizin, öncü ulemamızın, havzanın ilim ehlinin, akıl ve cesaret sahibi kimselerin ve iffet sahibi hamiyetperver kadınların cihadî, babacan, eğitimsel, ahlakî ve yardımsal ilgisi eşlik ediyordu... Tüm bunlar zaferin, izzetin ve saygınlığın kanatları memleketimizin ve saygın, cömert halkımızın üzerinde dalgalanmasıyla taçlanmış oldu...”

“Bu ümmette umudumuzun mutlaka yenilenen bir umut olarak kalması gerekiyor. Her ne kadar yüzyıllarca gerileme ve geri kalmadan muzdarip olsa da Vaadolunan Beklenen (Allah-u Teâlâ O’nun müşerref çıkışını yakınlaştırsın) onun umududur. O’nun gününden önce ıslah ve değişim derdini taşıyan kimselerin varlığı zorunlu ve olmazsa olmazdır. Bu kimseler bıkıp usanmadan ıslah savaşını sürdürmelidir. Bu da bizleri büyük bir sorumlulukla karşı karşıya getirmektedir. Bunun için de açık bir yaklaşıma, net bir vizyona, bilince ve kültürel basirete ihtiyaç vardır ki yolun göstergeleri çizilebilsin.”

“Öyleyse ümmetin ıslahının temeli; siyasi ıslah ve siyasetin seyrinde de liderlerde de yaşanan eğrilmeyi düzeltmek. Ancak bunun elde edilmesi zordur, zaman açısından uzaktadır ve yolu dikenlidir. Öyleyse ümmetinizin ıslahına yönelik çabalarınız onun ahlakını ıslah edip huylarını uslandırma ve nefsini eğitmeye (riyâzdan geçirmeye) yönelik (çabaları) kaçırmanızı sağlamasın... Harcadığınız çabalarınız ve gayretleriniz; (ümmetin) delikanlılarını, gençlerini, kadınlarını ve erkeklerini yetiştirme ve onları orta yoldan (hak yoldan) gitmeye itmekten meşgul etmesin. Ümmetin kadınlarını iffetlendirmeden ve onun mümin, salih bir ailedeki büyük mesajı (olduğunu öğretip eğitmekten) gevşeklik göstermeyiniz ve zayıflığa kapılmayınız... Zira bunun bilince olmanın zamanı gelip çatmıştır...”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: