Hatırasında bir bakış: İnanç ve erdem şehîdi Hz. Meysem-i Temmar (Allah O’ndan razı olsun)…

Yahya oğlu Meysem-i Temmâr. Yani Hurmacı Meysem. Irak’ta Nehrevan şehrinde doğmuştur. Esedoğulları’ndan İmri’ul Kays’ın kölesiydi. Sonra Müslüman oldu. Bunun üzerine Müminlerin Emîri Hz. Ali b. Ebi Talib (O’na selâm olsun) onu satın alıp özgürlüğünü bağışladı. O da Hz.İmam Ali’nin (O’na selâm olsun) adeta gölgesi gibi artık yanından hiç ayrılmaz oldu. Yavru devenin anasını takip ettiği gibi O’nu takip ediyor; ilimlerinden ve maarifinden besleniyordu. Hz. Meysem Hz.İmam Ali’ye (O’na selâm olsun) o kadar yakındı ki; Hz.İmam Ali’nin (O’na selâm olsun) çok yakın dostları içinde dahi onun bildiklerini bilenlerin sayısı çok azdı.

Hz. Meysem’in ne denli üstün bir makama sahip olduğuna delîl olarak İbn-i Abbas’a söylediği şu sözü yeter: ‘Tefsir konusunda (aklına ne gelirse) bana sor(abilirsin). Çünkü ben O’nun inmiş halini Müminlerin Emîri’ne (O’na selâm olsun) okudum; o da bana tevilini öğretti.’ İbn-i Abbas da bu işten hiçbir şekilde burun kıvırmadı; aksine kalem ve divit alarak Hz. Meysem’in söylediklerini yazmaya koyuldu. Hz. Meysem’in mesleği de hurma satmaktı. Bu yüzden de ona “Temmâr – Hurmacı” lakabı verilmiştir. Özel olarak Hz.İmam Ali’nin (O’na selâm olsun) menkîbelerini ve genel olarak Ehlibeyt’in (Hepsine selâm olsun) faziletlerini yayma konusunda çok aktifti. Ümeyyeoğullarının ve özellikle de Muaviye ile onun izinden gidenlerini rezaletlerini açığa çıkarmaktan da hiçbir şekilde geri durmuyordu. İşte bu şekilde Hz. Meysem Haşimoğulları’nın faziletlerini anlattığı mesajına devam etti.

İbn-i Ziyad onun getirilmesini emredip şöyle dedi: ‘Ya Ali’den uzak olduğunu söyleyip Osman’ın hilafetine bağlılığını ilan edersin; ya da ellerini ve ayaklarını kesip çarmıha gerdiririm! Hz. Meysem (Allah O’ndan razı olsun) de kabul etmedi. Hz.Ali (O’na selâm olsun) Efendimiz’i azametiyle ve ilmiyle andı. Bunun üzerine azgın kadının oğlu Ubeydullah İbn-i Ziyad onun ellerinin ve ayaklarının kesilip ahşaba asılmasını emretti. Ahşaba asıldığı zaman en yüksek sesiyle şöyle dedi: ‘Ey insanlar; ben öldürülmeden önce Ebu Talib oğlu Ali’nin gizli saklı sözlerinden duymak isteyen kimse (yok mu?) Allah’a yemin olsun ki; saat gelip çattığı zamana kadar olacak olanların ilminden ve yaşanacak fitnelerden sizi haberdar edeceğim.’ İnsanlar da onun sözlerine kulak verip etrafına toplandı. O da ağaca asılmış bir halde; onlara Hz.İmam Ali’nin (O’na selâm olsun) ve Haşimoğulları’nın faziletleri, yaşanacak şaşırtıcı işler ve Ümeyyeoğulları’nın rezilliklerini anlattı. Bunun üzerine İbn-i Ziyad’a şöyle dendi: ‘Bu köle sizin foyanızı meydana çıkardı.’ Bunun üzerine ‘Ağzına gem vurun’ diye emretti. Onlar da ona mızrak vurup burnunu kesip ağzını kestiler ve ağzına gem vurdular. Böylece Allah-u Teâlâ’nın yarattığı bir mahluka konuşurken ilk defa gem vurulmuş oldu. Yüzünden kanlar akıp durdu. Sonra melun İbn-i Ziyad onun sözlerinin ve beyanatının kesilmesi için dilinin koparılmasını emretti. Onlar da onun dilini kopardılar ve sakalı kanlarla doldu. Sonra başka bir melun onun böğrünü derinden bıçaklayıp karnına kadar ulaştırdı. Hz. Meysem de tekbir getirdi ve temiz nefsi Yüce Yaradan’a yükseldi. Hz. Meysem’in (Allah O’ndan razı olsun) mubarek bedeni Hicri altmış yılının Zilhicce ayının yirmi birinci gününde çarmıha gerildi. Yirmi ikinci gününde de şehîd edildi. Kûfe’ye defnedildi. Kabri halen de oradadır ve Ehlibeyt (Hepsine selâm olsun) dostları tarafından ziyaret edilmektedir. Kûfe Mescid-i Şerîfi’nin güneybatısında Kûfe’den Necef-i Eşref’e giden bir kimsenin sol tarafında kalmaktadır.

Allah’ın rızası, rahmeti ve bereketleri Hz. Meysem’in üzerine olsun!
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: