“Hz.Ebulfazl Abbas, Ağabeyi Hz.İmam Huseyn’in (İkisine de selâm olsun) susuzluğunu unutmuş muydu ki nehrin kenarında onu andı?!!”

Hz.İmam Huseyn’in ve Hane halkının (Hepsine selâm olsun) susuzluğu,Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O’na selâm olsun) nehir kenarına indiğinde Ağabeyi Hz.İmam Huseyn’in (O’na selâm olsun) susuzluğunu hatırlaması ve sonrasında suyu atması olayı; çok konuşulması gereken, birçok boyutu olan ve geniş kapsamlı bir içerik barındıran bir olaydır. Bu nedenle üstünde durulması gerekir.

Tarihi kaynaklar bu olayı şu biçimde anmaktadır:

“Bunun üzerine Huseyn (O’na selâm olsun) O’na dedi ki: ‘Eğer azmettiysen (kesin kararlıysan) bize su getir.’ O da kırbasını (su konulan deri kap) alıp o topluluğa doğru hamle etti. Kırbasını suyla doldurmak (istiyordu)”

“Dediler ki: Bir avuç su aldı, sonra Ağabeyi Hz. Huseyn’in (O’na selâm olsun) susuzluğunu anıp geri attı ve şöyle dedi:”

‘Ey nefs, Huseyn’den sonra mı? Yatışasın!”
‘O’ndan sonra (sağ kalacaksan) hiç olmayasın!’
‘İşte Huseyn ölüme gitmektedir;’
‘Sen nehrin şu soğuk (suyunu) mu içeceksin?!’
‘Tallahi bu dinimin işi değildir!’

Burada sorulan soru şu: Peki Hz.Ebulfazl Abbas, Ağabeyi Hz. Huseyn’in (İkisine de selâm olsun) susuzluğunu nehre baskın yaptığı zaman unutmuş muydu ki içmek istediği zaman hatırlamıştı?!!

Cevap: Tarihçilerin Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O’na selâm olsun) halini niteleyişleri sadece dışarıdan görünenlere göre bir nitelemedir. Ravî bunları anlatırken Hz.Abbas’ın (O’na selâm olsun) o anda içinden geçenleri bilmiyordu. Kaynaklarda böyle bir şeyin bilgisini ifade edecek olan ve Masumlardan (Hepsine selâm olsun) birine dayanan muteber bir rivayet de bulunmamaktadır.

Buna ek olarak şunu diyelim; o an hatırlaması daha önce bundan gafil olduğu anlamına da gelmez. Özellikle de hatırlama durumları arasında birbiriyle kıyaslandığında daha yoğun ve daha zayıf haller olduğu bilinen bir şeydir. Aynı şekilde Hz.Ebulfazl Abbas’ın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) o halinin niteleyen o rivayetin aslında içinden geçeni doğru bir şekilde aktardığını varsaysak bile şunu demek mümkündür: Hz.Abbas (O’na selâm olsun) daha saniyeler öncesinden büyük bir askerî çalışma sunmuş; aktardıkları üzere, başlarında Amr b. Haccac el-Zubeydî olan dört bin atlıyı yarıp dağıttıktan sonra Fırat nehrinin kıyısına inmişti. Bu durumda susuz kalmış bir insanın suyu görünce bilinçaltından doğan bir hareketle yapmış olduğu bir hareket de olabilir. Zira susuz kalmış bir insan önce suya doğru hızla hareket edip onu eline alır. Ancak Hz.Ebulfazl Abbas (O’na selâm olsun) o bilinçaltındaki hareketliğe aldırış etmeden suyu bir seferde dökmüş ve bir daha da içmemiştir.

Öte yandan şunu diyoruz: Hz.Ali’nin oğlu Hz.Abbas (İkisine de selâm olsun) gibi birinin; Hz. Huseyn’in (O’na selâm olsun) yaşadığı zorluklarda ortağı olan, tıpkı Hz. Huseyn ve Ailesi (Hepsine selâm olsun) gibi susamış olan bir kimsenin o susuzluğu unutup suya dokununca hatırlaması mümkün değildir!

Aksine küçük büyük her şeyde, hatta susuzlukta bile Ağabeyi Hz. Huseyn’in (O’na selâm olsun) duruşunu somutlaştırarak bir ahlak ve özgecilik dersidir. Suya sahip olduğu halde nefsine Hz. Huseyn’den (O’na selâm olsun) önce suyu içirmeyi kabullenmemiştir. Böylelikle de insanlık tarihinin sayfalarında büyük bir ders kaydetmiştir. Belki de Hz.İmam Sadık’ın (O’na selâm olsun) Hz.Abbas’ın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ziyaretini öğretirken zikrettiği ‘Şahadet ederim ki sen gevşeklik göstermedin ve geri durmadın (kusur işlemedin)’ Yani ‘Zayıflığa kapılmadın ve üstüne düşen görevden geri durmayıp eksiksiz, tastamam yaptın’. Çünkü Hz.Abbas (O’na selâm olsun) sözleriyle de yaptıklarıyla da Ağabeyi Hz. Huseyn’in (O’na selâm olsun) yansımasını temsil ediyordu.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: