Hatırasında bir bakış: Rebîülevvel ayının onuncu günü; Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Hz. Hatice-i Kübra (O’na selâm olsun) ile evlilik yıldönümü

Hz.Peygamber-i Azam’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Hz. Hatice-i Kubra (O’na selâm olsun) ile evlendiği günün yıldönümündeyiz. Bu mubarek gün aynı zamanda İslam tarihinin önemli olaylarından biridir. Çünkü Hz.Hatice (O’na selâm olsun) ile evlilik; gerek Bîset öncesi gerekse de Bîset sonrası dönemlerinde Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) mesaj getiren kimliğinde büyük rol oynamıştır. Çünkü bu evlilik; uğurlu bir evlilik ve mubarek bir birliktelik olmanın yanı sıra İslamî mesajın salahına olan, hak oluşunu ispat eden ve onu savunan bir yuva meydana getirmiştir.

Hz. Hatîce (O’na selâm olsun) Kureyş’in en hayırlı, en zengin ve en güzel kadınlarından biriydi. Cahiliye döneminde ona “Tâhire” yani “Pâk Kadın” ve “Seyyidetu Kureyş/Kureyş’in Hanımefendisi” denirdi. Kureyşliler onunla evlenmeyi çok isterlerdi; tabi ulaşabilirlerse. Ulaşabilip O’nu isteyen Kureyş büyüklerinin tümünü de reddetmiştir. Hz.Peygamber’i (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin), yüce ahlakını ve ulvî huylarını gördükten sonra Hz.Peygamber’i (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) seçti. Hatta elimizdeki dini metinler; önce Hz. Hatîce’nin (O’na selâm olsun) Hz.Peygamber (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ile evlenmek istediği konusuna hemen hemen kesin gözüyle bakmamızı sağlamaktadır. Ayrıca çok sayıda destekleyici argüman ve delil; Hz. Hatîce’nin (O’na selâm olsun) Kureyş halkının yaygın bir şekilde benimsediği şirk inancını taşımadığı ve Hz.İbrahim’in (O’na selâm olsun) dinine inandığını göstermektedir.

Böylece (evlenme isteği aktarıldıktan sonra) Hz.Ebu Talib (O’na selâm olsun); hane halkından birkaç kişi ile Hz. Hatîce’yi (O’na selâm olsun) istemeye gittiler. Hz. Hatîce’nin (O’na selâm olsun) babası Füccar savaşı ya da daha öncesinde öldürüldüğü için velayetini üstlenen amcası Amr b. Esed’den Hz. Hatîce’yi (O’na selâm olsun) istediler. Yaygın görüşe göre Hz. Hatîce’yi (O’na selâm olsun) Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Bîsetinden on beş yıl önce istemişler ve mubarek evlilik gerçekleşmişti.

Hz. Hatîce (Allah’ın selâmı üzerine olsun) en zorlu, en acımasız şartlarda dahi Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) destekçisi ve yardımcısıydı. Sahip olduğu tüm mal varlığını mubarek İslamî mesajın başarısı uğruna harcadı. Mubarek yuvaları doğru sözlülük, emaneti eda etmek, güzel ahlak vb gibi üstün insanî değerler ve ahlakî ilkeler temeline dayalı bir şekilde kurulmuştu. “Ben size üstün ahlakı tamamlamak için gönderildim” diye buyuran Hz. Muhammed’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ve Cennet Hanımlarının Dört Büyüklerinden biri olan Hz. Hatice-i Kubra’nın (O’na selâm olsun) yuvası da başka türlü olabilir miydi zaten?

Bu mubarek evliliğin meyvelerinden biri de şudur: Kıptî Mariye’den olan İbrahim hariç; Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) tüm evlatları Hz. Hatice’den (O’na selâm olsun) dünyaya gelmiştir. Hz. Hatîce (O’na selâm olsun) Kasım ve Tayyib adında iki erkek evlat dünyaya getirmiştir; ancak bunlar küçükken Mekke’de vefât etmiştir. Hz. Hatîce ayrıca Ümmü Külsüm, Rukayye ve Hz. Fatıma Zehrâ’yı (O’na selâm olsun) da dünyaya getirmiştir.

Tarihi kaynaklar; Hz. Peygamber’e (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) iman edip getirdiği ilahi mesajı tasdik eden ilk kadının Hz. Hatîce (O’na selâm olsun) olduğu konusunda görüş birliği içerisindedirler. İbn-i Abbas kanalıyla aktarılan bir hadiste şöyle geçmiştir: “O’na (Hz.Peygamber’e - Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ilk iman edip arkasında namaz kılanlar; Amcası’nın oğlu Ali (O’na selâm olsun) ve eşi Huveylid Kızı Hatîce’dir.” Hz. Hatîce’nin (O’na selâm olsun) Hz. Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) eşlerinin arasında özel ve üstün bir yeri vardı. Zira Hz. Peygamber (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) hayatı boyunca O’nu hayırla yad etmiş, müşerref kalbinde O’na ait olan konuma vurgu yapmış, O’na övgüde bulunmuş ve diğer eşlerinden hiçbirinin O’nun sahip olduğu üstün makama erişemediğini belirtmiştir.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: