Seyyid Safî: “Hz.Peygamber-i Ekrem’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) hayatı tüm zorlukların üstesinden gelmemize yardımcı olur.”

Mukaddes Hz. Abbas (Allah’ın selâmı üzerine olsun) Türbesi Şerî Mütevellîsi Seyyid Ahmed Safî (İzzeti daim olsun) yetimler yararına inşa edilen Nûr-ul Huseyn (O’na selâm olsun) Müessesesi’nin başarılı öğrencilerinin ödüllendirildiği törende bir konuşma yaptı. 15 Rebîülevvel 1440 (23 Kasım 2018) Cuma günü Şeyh Kuleynî (Allah O'na rahmet eylesin) Kompleksi Merkez Salonu’nda düzenlenen törenin sloganı “Başarının mumları yetimlerin ellerinde parlar” olarak belirlendi.

Seyyid Safî’nin konuşmasında şunlar yer aldı:

“Öncelikle Hz. Peygamber-i Ekrem’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ve Torunu Hz.İmam Sadık’ın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) mubarek doğumları münasebetiyle tebriklerimizi sunuyoruz. Aynı zamanda da değerli kardeş ve bacılarımıza; bizlere muteber senetlerle desteklenmiş tarihi belgeler ya da Kur’ân-i Kerîm yoluyla gelen O’nun (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) burcu burcu kokan sireti üzerinde düşünme ve bundan tamamen yaralanabilmeleri için dua ediyoruz.”

“Hz. Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) müşerref hayatından bir şeyler almak (edinmek, öğrenmek) bizim hem bir yandan karşı karşıya geldiğimiz engelleri aşmamıza hem de bize Efendimiz’in yüklü (zengin) şahsiyetine dair kimlik kartını bize temin edecektir. (Böylelikle bu kartı okumak) da bize yolumuza devam etmemize yardımcı olacaktır. Herkesin bildiği üzere O’ndan (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) şöyle rivayet olunmuştur: ‘Hiçbir peygamber benim incitildiğim gibi incitilmemiştir.’ Ancak (buna rağmen) O’nun müşerref hayatı; içerdiği tüm acılara ve son derece zorlu şartlara rağmen bağışlarla dopdoludur. Peygamberlerin hayatını Kur’ân-i Kerîm aracılığıyla okuduğumuzda Kur’ân-i Kerîm bizlere; kendi peygamberlerinin davetine karşı engel olan ümmetlerin kendilerini de insanlığı da semâvî mesajın cömertçe bağışladığı çokça ikramdan mahrum bıraktığını göstermektedir. Bu meselenin de Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) kutlu yürüyüşünde daha öncekilere nazaran daha fazla olduğunu bulmaktayız. İnsan (bize ulaşan) bu miktardaki (bilgiden) yararlanabilir. Herhangi bir reform çağrısı bir grup engel ile karşılaşacaktır. Zira reformcunun getireceği her bir değişime karşı bir direniş vardır. Hz.Peygamber (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) de Allah-u Teâlâ’dan uzaklaşma ile (uzaklaşılan işler ve ortamlar ile) dopdolu bir çevreye gelmiştir. (O denli uzaklaşılan bir çevreydi ki) putlarını Yasak Ev’in (Kabe’nin) içine bile koymuşlardı. Yani şirk uluorta bir şekilde; tevhidin kalbi olan Mekke-i Mükerreme’de bile, Âdem’in getirdiği ve Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) atası Hz.İbrahim’in (Allah’ın selâmı üzerine olsun) binasını oğlu Hz.İsmail (Allah’ın selâmı üzerine olsun) ile tamamladığı Beyt-i Atîk’te (Eski Ev’de, Kabe’de) bile. Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) hayatı döneminde (tüm bu niteliklerine rağmen) ümmet öyle bir hale gelmişti ki Beyt-i Atîk’in içinde o putlara tapıyordu.”

“Hiç kuşku yok ki bu miktarda (musibetler) tek başına Hz.Peygamber (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) için büyük acı barındırıyordu. Ancak gerçekçi ve ciddi denemeler ile ilahi destek (vardı); Allah-u Teâlâ’nın izniyle Kabe şirkin tüm pisliğinden arındırılıncaya dek bu yürüyüş devam etmeliydi. Allah-u Teâlâ da peygamberinin eliyle Mekke’yi fethetti ve tevhid yuvası haline geri döndürdü. Bu (işin) özeti. Bizler O’nun hatırası yıldönümünü yaşarken bu bizleri; doğru olduğu varsayılan yolda daha ilerlemek için meydan okuma ve ısrarcı olmaya motive etmelidir. Bu konuya girmişken aziz babalar ve aziz bacılarımızdan oğullarını ve kızlarını ilim yolunda ilerlemeye itmelerini (hatırlatayım). İlim; ilmin ne olduğunu nereden bileceksin… (‘İlim o kadar önemlidir ki…’ demek istenmiştir – Editör) Allah-u Teâlâ’nın bize verdiği bir nimettir. O’nunla Allah-u Teâlâ öğrenmemizi sağlamıştır. İlim; tabir edilmiş olduğu gibi nurdur. Nur aracılığıyla da insan ayağını attığı yeryüzünü keşfeder.”

“İnsan karanlıklarda yürüdüğü zaman kuşkusuz düşer, bocalar. İlim ise insana eşyayı (varlıkları, şeyleri) oldukları haliyle gösterir. (Böylece) adımını atacağı yerden emin olur. Bu yüzen değerli kardeşlerim; mutlaka önemli bir konuya dikkat etmelisiniz. O da şu: Akademik ders; bilimdeki bazı şeyler çok farklı kaynaklardan gelmiştir. Bazı bacılarımız; kızlarını sadece ders okumaya itmemelidir. Evet bu (okula göndermek, teşvik etmek) çok iyi bir şeydir. Ancak bunun tamamlanması gerekir. Evlatlarınızı daha çok bilinçlenmeye de (teşvik ediniz). Evlatlarınızı onların karakterini güçlendirecek etkinliklere teşvik ediniz. Muteber ve güvenilir kurumlar tarafından düzenlenen tüm platformlara ve etkinliklere (katılsınlar). Oğullarınızı işin öğretim tarafına ek olarak daha ilimli ve basiretli olmaya da teşvik ediniz.”

“Gerek yetimlik olsun gerek fakirlik gerekse de hastalık olsun; başımızdan geçen sosyal işler vardır. Dünyanın hali budur. Hz. Peygamberimiz (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) babasını daha ana karnında iken yitirmişti. Annesini de çocuk yaşta iken yitirdi. Ancak Hâtem-ur-Rusul (Tüm elçilerin sonuncusu ve getirdiği mesajların mühürleyicisi olan Peygamber) oldu. Maddi yoksunluk ve fakirlik durumu da O’nun başından geçti. Müminlerin Emîri (O’na selâm olsun) de bunu beyan etmiş ve ‘O sizin buğday tanelerinizden doymamıştır’ diye buyurmuştur. Yani Hz.Peygamber (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) birbirinin peşi sıra üç gün doymuş değildi. (İki gün karnı doyuyorsa mutlaka üçüncüsünde aç kalıyordu – Editör) O Dünyaya da içindekilere de sahip olmuştu. O yüzden de bu miktar (Dünyalık) değerli bir şey olsaydı; önce Hz. Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ona sahip olması gerekirdi. Ancak değeri veren şeyin bunda olmadığını biliyoruz. Değer maneviyattadır; anlamlardadır. O anlamların başı, efendisi ve olunabilecek en yüksekte olanı da Hz. Peygamber’dir (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin).”

“Bu yüzden evlatlarınız sosyal olarak öğrenmeye itiniz (teşvik ediniz). İlişki kurma sanatını, vakitlerinden nasıl yararlanacaklarını öğrensinler. Kişiliklerini dini olarak da sosyal olarak da kültürel olarak da nasıl inşa edeceklerini öğrensinler. Bu evlat inşa’Allah büyüdükten sonra onun hayrını karşınızda göreceksiniz. Size bir grup soru yöneltecektir. Sizler velisiniz; ana babasınız ne verdiniz?! (diyecektir). Bilimsel bağış, evlatları derslerinde çalışkan ve başarılı olmaya itip (teşvik ediyorsunuz)… Bunun anlamı bu tohumların salih (elverişli) tohumlar olduğudur. Bunlardan diğer işlerde de yararlanılabilir. Öyleyse bacılarım üzerinize düşen; bu düzeyi koruyup daha fazla biliş ile güçlendirmektir. Sizin de öğrenmeye ihtiyacınız varsa sizin de öğrenmeye girişmenizde bir beis yoktur. Kurslardan, kültürlerden, yararlı kitaplardan, seminerler dinlemekten (öğreniniz) ki; sizde bilfiil ev okulu meydana gelsin. Bu okuldan oğlunuz, kızını yararlanacaktır. Şerî açıdan müstehap olan şeylerden biri de erkeğin mescitte; kadının da evinin odasında namaz kılmasıdır. Bu odada genelde çocuklar, bebekler olur. Genellikle bulunurlar. Eğer çocuk gözlerini açtığında anneyi Kur’ân okurken veya anneyi namaz kılarken görürse; kuşkusuz bu görüntü onun zihnine kazınacaktır. Hem de nasıl kazınır (bir bilseniz). O zaman o evladı; oğlanı, kızı, genci koruruz. Ona kendini koruyacağı çokça kapılar açılacaktır. Allah-u Teâlâ (onlara girmesini) takdir buyurmasın; sapkınlığa yönelik başka kapılar da kapanacaktır.”

“Öyleyse ey bacılarım; üzerinizde kocaman bir sorumluluk vardır. Görmekte olduğumuz; hepimizi kasıp kavurmaya çalışan çokça ve her biri geniş çaplı olan onca soruna rağmen üzerinize düşen salih terbiye ve (evladınızı) korumak için olağanüstü çaba sarf etmektir. Anne evladını sadece hastalıktan, sıcaktan, soğuktan – ki bunlardan koruması içgüdüseldir – değil; dışarıdan giren kültürlerden, kökü olmayan kültürlerden ve çocuğu kimliğinden sıyırmaya çalışan kültürlerden de koruyabilir. Yalnız başına şu miktardaki bilimsel başarı bunu güçlendirmez. Sizin de evlatlarınıza daha fazla ilgi göstermeniz gerekir ki onların lehine olan ve aleyhlerine olan şeylerin bilinci onların nezdinde artsın. Çocuk hızlı yetişir; eğer terbiyesinden gafil olursa pişmanlıkla parmağımızı ısırırız da o vakit pişmanlık için iş işten geçmiş olur.”

“Bu yüzden bacılarım; sizleri, burada hepimizin onları kutlamak için toplandığımız, derslerinde başarılı olan oğullarımızı ve kızlarımızı can-ı gönülden tebrik ediyoruz. Bu tebriği yaparken de aynı zamanda; başarının niyetinin sadece derse yönelik olmamasını sosyal, kültürel ve eğitimsel olması gerektiğine dair tembihte bulunuyoruz. Hepsinde salih tohumlar vardır. Ancak anneleri olan bacılarımız tarafından takip edilmelerine ihtiyaç vardır ki kendileri de güven ehli, güvenilebilecek kimselerdir. Aziz kurumumuz Nur-ul Huseyn (O’na selâm olsun) Müessesesi’ne ve erkeğiyle olsun kadınıyla olsun bünyesinde çalışan tüm kardeşlerimize, tüm yönetici kardeşlerimize dua ediyoruz. Aynı lekilde bu mubarek mahfilde bulunan saygıdeğer konuklara, bu mubarek Cuma gününde, şu mevlid ayı Rebiülevvel ayında (dua ediyoruz). Noksan sıfatlardan münezzeh olan Yüce Allah’tan bizlerin ve sizlerin gözlerini her zaman sevindirici ve neşelendirici (haberler ve olaylar) ile aydınlatmasını niyaz ederiz. Ve Dualarımızın sonu ‘Âlemlerin Rabbi’ne hamdolsun’dur. Allah’ın salât ve selâmı Hz. Muhammed’e ve O’nun pek Pâk, pek Güzel (kokulu) Hanedânı’na (Ehlibeyti’ne) olsun!”
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: