Yüce Dini Merceiyet’in Cuma namazı hutbesinde üzerinde durduğu en önemli noktalar…

Yüce Dini Merceiyet 8 Şubat 2019 (2 Cemâziyelâhir 1440) Cuma günü tarihinde kıldırılan mubarek Cuma namazı hutbesinde toplumun yaşadığı gerçekler ile ilgili birçok ahlakî, eğitimsel ve toplumsal noktaya değindi.

Yüce Dini Merceiyet temsilcisi Seyyid Ahmed Safî (İzzeti daim olsun) tarafından Hz. İmam Huseyn’in (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Mukaddes Ziyaretgâhının ana avlusunda kıldırılan Cuma namazının ikinci hutbesinde üzerinde durulan en önemli noktalar şöyleydi:

  • - Sosyolojide ve ahlak biliminde sonradan dahil olmuş meseleler vardır. Aynı şekilde dini ve medenî terbiyede de öyle meseleler vardır.
  • - Biz de toplumumuzdan söz ederken onunla iftihar ederiz. Bir parçası olduğumuz bu toplum ile olan bu ilişkinin ve ona yönelik olan bu sevginin gereği de bu çember kapsamında kalmamızdır. Ola ki güzel sonuçlar çıkarırız; bu en azından bu yolda adım atmış oluruz.
  • - Sorunu sezmişsek – ki sorunun sezilmesi genele doğru yayılan bir şeydir – muhtemelen çözümü için çaba harcamak da mümkündür.
  • - Bazen sorunu başkaları sezmez. Ne kadar alarm zilini çalarsan çal; kulak veren başkalarını bulamazsın.
  • - Bazı kimseler de çözümün tarafı olmadan sonuç ister. Çözümde bir taraf olmak istemez; sonuçlar karşısında hazır olsun ister. Sonuçlar iyi olursa Allah’a hamd eder; kötü olursa da başkalarına kin besler. Bu yöntem doğru bir yöntem değildir.
  • - Bizler – toplumu sevdiğimizden – bir çatlama olduğunu hissediyoruz. Bu çatlamanın ardında yatan birçok faktör vardır. Aynı şekilde bu faktörler de birçok unsur ile çözülebilir.
  • - Çatlamanın ardında yatan bir faktör yoktur; aynı şekilde bu faktörlerden birini çözmek için de sadece bir tane çözüm unsuru değil, çok sayıda unsur vardır.
  • - Aileyi inşa eden bireylere, aile etme konusunda omuzlarındaki sorumluluğu hatırlatmak zorundayız.
  • - Eğitim ve öğretime girişen bir kimsenin omuzlarındaki sorumluluğu hissetmesi gerekir.
  • - Okullarda (öğrencileri) işleyiş şeklimizin sonuçları doğal olarak topluma etki edecektir.
  • - Sorunların ilklerinden biri şu: Bu işe girişen kimse yaptığı işin ne denli tehlikeli olduğunu bilmiyor.
  • - Bilmeyen insanın doğru bir sonuç üretmesi de mümkün değildir.
  • - Eğitim ve öğretim vazifesi belki de en kutsal vazifelerden biridir.
  • - Çünkü toplum, eğitim öğretim yapmaya girişen bir kimseye karşı bir parça kutsiyet atfederek davranır. Bu da ayıp değildir; aksine istenen bir şeydir.
  • - Eğitim ve öğretime girişen kimse mutlaka boynundaki vazifeyi bilmek ve tanımak zorundadır.
  • - Öğretmen öğrencisini kopya çekmeye teşvik ettiğinde bu (kişi) gerçekte toplumu çürütmektedir.
  • - Biz de öğrencinin bize kopya çekmeye alışmış olarak geri dönmesini kabul etmeyiz. Çünkü böylesi bir çocuk büyüdüğünde bizim evlatlarımızı kandırıp dolandıracaktır.
  • - Ona kopya çekeni öğreten kimseyi kendi evladını da kandırıp aldatacak, evladı da onu kandırıp aldatacaktır. Biz de bunun bir ekim olduğunu; aldatmayı eken kimsenin mutlaka bunun mahsulünü biçeceğini söyledik. Sahtekârlık eken sahtekârlık biçer.
  • - Genel ünvanıyla (anaokulu, ilkokul, üniversite vs farketmeksizin) “öğretmen” ile öğrenci arasındaki bağların koparılması için çaba harcamayınız.
  • - Öğrenciler nezdinde öğretici tarafa yönelik bir heybet duymanın (saygı ve çekinme halinin) varlığı zorunludur.
  • - Eğer öğretmenin heybeti konusunu harcayıp atarsak öğrencinin öğretime duyduğu güven yitecektir; bu güven yiterse yaptıklarımız boşa gider.
  • - Toplumsal bir korunmuşluğun varlığı zorunludur. Bu korunmuşluğa da bu aşamalarda (eğitim ve öğretim aşamalarında) başlarız.
  • - Ailenin üzerine düşen öğrenci evladını okulda gözetleyip takip etmektir. Sadece bilimsel yönüyle ilgilenmek değil. Sadece bilimsel yönün önceliği yoktur.
  • - (Sadece) bilimsel tarafı onun üzerine vebal bile olabilir.
  • - Aksine terbiye ve öğretim (bir arada olmalıdır); ikisi (birden) öğrencinin gönlüne ekilirse özel bir toplumun temelini atmış oluruz.
  • - Öğretmenin talepleri vardır, ihtiyaçları vardır; kendisi için uygun ortamın sağlanması hakkıdır.
  • - İşine girişmiş öğretmen sadece giriştiği ilk vazifesine teslim olmamalıdır. Bu doğru değildir. Çünkü buna teslim olmak toplumsal açıdan etki edecektir.
  • - Evlatlarımızın doğru bir şekilde ilim tahsil etmeleri ve doğru bir terbiye almaları konusuna mutlaka özel özen göstermeliyiz.
  • - Aile işini gedik yapmışsa onun rolünü tamamlayacak olan eğitim öğretimdir.
  • - Öğretmenin de üzerine düşen nesle duyulan güveni sınıfına geri getirmektir. Evet… Senin sorumluluğun budur; güveni geri getir. Eğer bu güveni geri getirirsek hayır içerisinde oluruz
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: