Receb-i Şerîf ayının yirmi beşinci günü: Nübuvvet Hanedânı’nın Hz.İmam Kâzım’ı (O’na selâm olsun) yitirdiği hazîn hatıranın yıldönümü…

Receb-i Şerîf ayının yirmi beşinci günü Nübuvvet Hanedânı Pâk Ehlibeyt’in (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) ve Dünyanın dört bir yanındaki aşıklarının hüznünün tazelendiği bir tarihtir. Çünkü bu günde zalimlerin zindanlarında uzunca bir süre haksız yere tutulup işkenceler gören Pâk Ehlibeyt İmamları’nın (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) yedincisi Hz.İmam Musa b. Cafer (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) zehirletildiği için şehîd edilmiştir.

İsmi ve nesebi:

Ebu Talib oğlu Ali oğlu Huseyn oğlu Ali oğlu Muhammed oğlu Cafer oğlu Musa (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun).

Künyesi:

Ebul Hasan, Bu İbrahim, Ebu Ali, Ebu İsmail… En meşhuru ilkidir.

Lakapları:

Kâzım-ul gayz (Öfkesini yutan), el-Abd-us-Salih (Salih Kul), Sabır (Sabreden), Emîn (güvenilir)… en meşhurları Kâzım’dır.

Doğum yeri ve tarihi

Hicri 128 senesi Safer ayının yedinci günü; Medîne-i Münevvere’nin Ebvâ köyü.

Validesi, zevcesi

Validesi Seyyide Hamide’dir, Berberî kökenli bir cariye iken Babası Hz.İmam Cafer-i Sadık (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) onunla evlenmiştir.

Hz.İmam Kâzım’ın (O’na selâm olsun) eşi de Hz.İmam Rızâ’nın (O’na selâm olsun) annesi olan Seyyide Tuktem’dir. O da evlendiğinde cariyedir.

Döneminde yöneticilik yapanlar

Bugünkü tabirle kuruşun dahi hesabını soracak kadar cimri olması nedeniyle Devanîkî (Dânik en alt para birimidir, Devanîk de çoğuludur. Türkçe kuruşçu olarak da çevrilebilir – Editör) olarak bilinen Ebu Cafer el-Mansur, El-Mehdî diye kendisine lakap taktıran Muhammed, el-Hadî olarak anılan Musa, Abbasoğulları’ndan Harun.

Hapse atılması

Abbasoğulları yöneticisi Harun, Hz.İmam Kâzım’ın (O’na selâm olsun) hapse atılmasını emretti. Kalbine hiç rahmet girmemiş Şahik oğlu Sindî’nin zindanına gelinceye kadar Hz.İmam’ı (O’na selâm olsun) bir zindan öbürüne attırdı. Sindî ne Allah’tan korkan ne de kuldan utanan biriydi; bu yüzden Hz.İmam’a (O’na selâm olsun) son derece acımasız davrandı. 30 rıtl (yaklaşık 13 kg’lık) demir prangalara vurdu; yemeği içeceği bile kıstı.

Harun’a yazdığı mektup

Hz.İmam (O’na selâm olsun), Abbasoğulları’ndan Harun’a bir mektup yazıp göreceği ceza ile ilgili şunları söyledi. “Bil ki benim için her bir belâ (imtihan) günü geçmiyor ki senin için de bir rehâvet günü geçmesin. Hepimiz birden ölüp bitmeyecek bir gelinceye dek (böyle sürecek). (O gün gelip çattığında da) işte orada batıl ehli kimseler hüsrana uğrayacaklardır.”

Bu mektup; Hz.İmam’ın (O’na selâm olsun) hapiste yaşadığı acıları, eziyetleri anlatmakta ve Allah-u Teâlâ karşısında Tağut Harun’dan davacı olacağını bildirmektedir.

Şahadet sebebi:

Kimilerinin “Reşîd” dediği Harun zalimi, yaptığı tüm eziyetler fayda etmeyince Hz. İmam’ı (O’na selâm olsun) katletmek için harekete geçti. Ama Hz.İmam’ı (O’na selâm olsun) öldürmüş olmanın sorumluluğu üstüne kalkmasın istiyordu. Bunun için de daha önce uygulanmamış bir metot ile suikast düzenledi. Tarihçilerin kahir ekseriyetinin belirttiğine göre Harun, canî gardiyan Sindî b. Şahik’e, Hz. Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) torunu ve yadigârı Hz. İmam Musa Kâzım’ı (O’na selâm olsun) öldürmesini emretti. O canavar ruhlu alçak da İslam tarihindeki en feci suçlardan birini işlemek için kolları sıvadı. Önce iyice aç bıraktığı Hz. İmam Musa Kâzım’ı (O’na selâm olsun) ardından öldürücü zehirle doldurduğu hurmalar verdi. Hz. İmam (O’na selâm olsun) on tane hurma yedi. Bunun üzerine o melun Sındî “daha çok ye” deyince Hz. İmam (O'na selâm olsun) ona bir bakış fırlatıp “bu sana yeter, istediğine ulaştın” diye buyurdu.

Hz. İmam (O'na selâm olsun) zehirli hurmaları yedikten sonra zehir bedenine hızla yayıldı ve bedenini çok şiddetli ağrılar ve sancılar kapladı. Sindî b. Şahik denen melunun acımasız gardiyanları etrafını kuşatmış sürekli Hz. İmam’a (O'na selâm olsun) en sert ve en menfur sözleri sarf ediyorlardı. Sonu çabuk gelsin diye hiçbir tedavi ya da ilkyardımın ona yapılmasına mani oldular. Hz. İmam Musa Kâzım (O'na selâm olsun) Allah-u Teâlâ’nın hak sözünü ve Ceddi Hz. Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O'na ve Pâk Ehlibeyti'ne salât etsin) hanif dinini yüceltmek uğruna fedakârlıklarla geçen mubarek ömrünü H. 183 (ya da 184) yılında Receb ayının yirmi beşinci gününde zehirlenmiş bir şehîd olarak tamamladı ve mubarek ruhu Refîk-i Âlâ’ya (Yüce Dost’a) yükseldi…

Cenaze töreni

Hz.İmam Kâzım’ın (O’na selâm olsun) şahadet haberini alan farklı kesimlerden insanlar O’nun cenazesini uğurlamak için yollara döküldü. Faciayı duyan Hz.İmam Kâzım’ın (O’na selâm olsun) şiileri gözyaşları, feryatlar ve iniltiler eşliğinde Bağdat caddelerinde Hz.İmam’ın (O’na selâm olsun) cenazesine koşuştu. Bağdat’ın Tîn Kapısı’ndan başlayan tören Kureyş mezarlığı olarak bilinen kabristanda sona erdi. Orada Hz.İmam Rıza, Babası Hz.İmam Kâzım’ın (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) pâk cenâzesini toprağa verdi. Türbesi de şu an oradadır ve Hz.İmam Kâzım’dan (O’na selâm olsun) ötürü yüzyıllardır oraya “Kâzımiyye” yani “Kâzımî bölge” denmektedir.

Selâm olsun sana ey Resûlullah’ın evlâdı…

Doğduğun günde, şehîd olduğun günde ve yeniden diriltileceğin günde Sana selâm olsun Efendimiz…
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: