Kardeşlik, özgecilik ve erdemlerin ışığıyla parlayan dolunay: Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O’na selâm olsun) mubarek doğum günü yıldönümü üzerine…

Şaban ayının dördüncü günü; pek sevinçli bir hatıranın yıldönümüdür. Bu günde Müminlerin Emîri’nin (O’na selâm olsun) oğlu, Haşimoğulları’nın Dolunayı ve Ehlibeyt’e (Hepsine selâm olsun) vefâ, fazilet ve kardeşlik mektebinin kurucusu Hz.Ebulfazl Abbas (O’na selâm olsun) yeryüzünü şereflendirmiştir. İmametin yuvasında dünyaya gelen ve vefâ, kardeşlik ve Ehlibeyt’e (Hepsine selâm olsun) hizmet aşkının ne demek olduğunu tarih boyunca insanlığa öğreten Hz.Ümmül Benîn’in (O’na selâm olsun) terbiyesiyle yetişen Hz.Ebulfazl Abbas (O’na selâm olsun); genç yaşlara geldiğinde tepeden tırnağa sarsılmaz iman, cesaret, asalet, dünyadan yüz çevrilmişlik, hilim ve ilimle dolu dolu bir şahsiyet haline gelmiştir. Ehlibeyt (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) aşkı, kardeşliği, cesur savaşçılığı ve özellikle de destansı vefâsı; tarih boyunca Hz.Ebulfazl Abbas’ı (Allah’ın selâmı üzerine olsun) yüzyıllardır en çok ön plana çıkaran özellikleri olmuştur.

Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O’na selâm olsun) doğumunda tıpkı Allah-u Teâlâ’nın büyük velîlerinde yaşandığı gibi özel alametler gerçekleşmiş; sıradışı olaylar ve O’nun Allah-u Teâlâ katındaki büyük makamına işaret eden hadiseler meydana gelmiştir.

Doğumunun müjdesi: Hz.Ebulfazl Abbas, Hz.Ümmül Benîn’in (İkisine de selâm olsun) doğurduğu ilk mubarek evlattır. Mubarek doğumu ile yeryüzü aydınlandı ve Hz.İmam Ali (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) hanedânını sevinç sardı. Faziletleriyle Dünya âlemini aydınlatan, Haşimoğulları’nın şan ve şerefini arttıran ve tarihe adlarını kazıyıp ölümsüzleştiren bir başka “Dolunay” daha doğmuştu. Müminlerin Emîri (O’na selâm olsun) mubarek evladının geldiği müjdesini alınca hızla eve doğru geçti. Bebeğini alıp öptü, öptü, öptü… Sonra doğuma ait şerî merasimi gerçekleştirdi; bebeğinin sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okudu. Böylece mubarek kulaklarınn ilk işittiği sözler; yeryüzünde iman ve takvanın sancaktarının ağzından çıkan ve ‘Allah-u Ekber’ ile başlayıp “La ilahe illallah” ile biten mubarek çağrıydı. Peygamberlerin mesajı ve takvalıların marşı olan bu mubarek sözler; Hz.Ebulfazl Abbas’ın (O’na selâm olsun) derinliklerine işlerdi, benliğinin içine kazındı ve öylesine içine yerleşti ki kişiliğinin en plana çıkan unsurları oldu. Hayatının geri kalanında da bu davayı devam ettirdi; bu uğurda organlarının parçalanması pahasına olsa bile…

Müminlerin Emîri Hz.İmam Ali, Hz.Ebulfazl Abbas (İkisine de selâm olsun) bir haftalık olunca saçını traş etti. Traş ettiği saçın ağırlığı miktarınca miskinlere (gününü dahi kurtaramayan fakirlere) gümüş ya da altını sadaka olarak verdi. Ayrıca bir koçu da akika kurbanı olarak kestirdi; kısacası Hz.İmam Hasan ile Hz.İmam Huseyn’in (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) doğumlarında Hz.Peygamber Efendimiz’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) yaptığı tüm İslami merasimleri uyguladı.

Adlandırılması: Müminlerin Emîri (O’na selâm olsun) yeni doğan bu mubarek evladına “Abbas” yani “Yüzü asık” ismini verdi. Allah-u Teâlâ’nın bağışladığı İmamet makamı vesilesiyle gaybî perdelerin ardına bakmış; bu yavrusunun kötülüğe ve batıla karşı yüzünü asacağını ve hayrın yüzüne karşı da güleç olacağını görmüştü. Ayrıca bu evladının Ehlibeyt (Hepsine selâm olsun) düşmanlarının körüklediği kuvvetlere karşı savaş meydanında da dimdik durup düşman taburlarını dağıtacağını, düşman komutanlarını yere sereceğini ve Kerbelâ gününde düşman ordusuna ölüm yağdıracağını haber vermişti.

Hz.Ebulfazl (Allah'ın selâmı üzerine olsun) faziletleri bir arada bulundurandı ve üstün bir deha örneğiydi. Çünkü paha biçilmez yadigarlarını İmamet güneşi; ilmin, kudretin ve salâhın Huseyn’inden almıştı O ve Ağabeyi Şehitlerin Efendisi (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) Yüce Allah’ın “Andolsun güneşe, parıltısına ve onu izlediği zaman aya…” (Şems 1-2) ayet-i kerîmesinin ifade ettiği anlamlara benzersiz birer örnekti. Sözüyla asla O’nun önüne geçmediği gibi istifade ediyor; ameliyle de asla O’nun önüne geçmiyor ve adım adım takip ediyordu. Psikolojisini O’nun psikolojisinin gölgesinde tutuyor, menkıbeleriyle de O’nun kutsiyet ışınlarını yansıtıyordu. Sözleri, yaptıkları ve ustalıkla işlenmiş mücevherlerle dolu iç dünyasıyla adeta Ağabeyi’nin bir aynasıydı; baştan sona kadar O’nu yanısıtıyordu.

Hayatının her alanında imameti takip etti. Hatta mubarek bedeninin dünyaya geldiği günün tarihinde bile! Hz. İmam Huseyn (Allah'ın selâmı üzerine olsun) Şaban ayının üçüncü gününde varlık âlemini nurlandırmıştı. Hz.Ebulfazl (Allah'ın selâmı üzerine olsun) ise seneler sonra, hicretin yirmi altıncı senesinde ama yine Şaban ayında ve tam da dördüncü gününde dünyayı şereflendirdi.
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: