İlahi mesajın “Kevser”i Hz.Fatıma Zehrâ’nın (O’na selâm olsun) şahadeti hatırasına dair…

13 Cemâziyelevvel günü, rivayetlerden birine göre; İki Cihan Seyyidesi, Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Ciğerpâresi, Müminlerin Emîri’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) zevcesi ve Masumlar’ın (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) annesi Hz. Fatıma Zehrâ’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) şahadeti hatırasıdır.

Hicri on birinci senede Hz.İmam Ali’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) evinden yükselen ağlayışların ardından haber yayılmış ve dört bir yanı hüzünlü bir hava sarmıştı. Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) canını teslim ettiği günkü gibi bir hüznün yaşandığı Medîne’de; Haşimoğulları Hz.Fatıma’nın (Allah’ın selâmı üzerine olsun) evine toplanıp feryat figân ağladılar. Erkekler de Hz.Ali’nin (Allah’ın selâmı üzerine olsun) yanına gittiler. Karşısında Hz. Hasan ile Hz. Huseyn (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) oturmuş ağlıyorlardı. Ümmü Külsüm bu sırada çıkıp şöyle dedi: “Ey atamız, Ey Allah’ın Resûlü; işte şimdi bir daha buluşmamak üzere seni kaybettik!”

İnsanlar toplandı; ağlayan ağladı, inleyen inledi. Cenaze namazını kılmak için beklediler. O sırada Ebu Zer çıkıp şöyle dedi: Gidiniz; Allah Resûlü’nün kızının çıkarılması; ertesine ertelenmiştir.”

İnsanlar da cenazenin ertesi sabah olacağını sanarak ayrıldılar. Rivayetlerde vefâtın ikindi namazı ya da gecenin başında vefat ettiği söylenmiştir.

Hz.İmam Ali Hz.Fatıma Zehrâ’nın (Allah’ın selâmı üzerlerine olsun) cenaze güslünü ve kefenlenmesini o gece Esma ile birlikte yaptı. Sonra şöyle seslendi: “Hasan, Huseyn, Zeyneb, Ümmü Külsüm… Gelin de annenizden azıklanın (onunla hasret giderin); zira bu (andan sonrası) ayrılıktır; buluşma da cennettedir…” Bir süre sonra Müminnlerin Emîri (O’na selâm olsun) Onlar’ı O’nun üzerinden çekti. Ardından cenaze namazını kıldırdı ve ellerini semâya açıp şöyle dua etti: “Allah’ım işte şu senin peygamberinin kızı Fatıma’dır! O’nu karanlıklardan aydınlıklara çıkardın; o da mil be mil aydınlattı…”

Sesler yatışıp gözler uyuyunca ve geceden bir bölüm geçinc Müminlerin Emîri, Hz.Peygamber’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) Amcası Abbas, onun oğlu Fazl ve bir dördüncü kişi eşliğinde o nahif bedeni taşıdılar. Arkalarından da Hz.Hasan, Hz. Huseyn, Hz.Akîl, Hz.Selmân, Hz.Ebu Zer, Hz.Mikdad, Hz. Bureyde ve Hz.Ammar gidiyordu.

Ardından Hz.Ali (O’na selâm olsun) kabre indi. Hz.Resûlullah’ın (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) ciğerpâresini teslim alıp kabrine yatırdı. Şöyle buyurdu: “Ey arz! Sana bana emanet edileni; Allah Resulü’nün kızını emanet ediyorum! Allah’ın ismi ile, Allah’ın (kuvveti) ile, Allah Resûlü Abdullah oğlu Muhammed’in (Allah-u Teâlâ O’na ve Pâk Ehlibeyti’ne salât eylesin) milleti (ümmeti) üzere seni; senin hakkında benden de daha evla olan kimseye teslim ediyorum. Yüce Allah’ın senin için razı olduğu şeye ben de razı oldum.”

Sonra şu ayet-i kerîme’yi okudu: “Sizi ondan (topraktan) yarattık, sizi ona geri vereceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.” (Taha 55)

Ardından kabirden çıktı; orada bulunanlar öne doğru çıktı ve Nübuvvetin ciğerparesinin üzerine toprak döktüler. Ardından Hz.İmam Ali (Allah’ın selâmı üzerine olsun) kabrin yerinin bilinmemesi için toprağı düz hale getirdi. Kabrin yeri Kıyamet gününe kadar da bilinmeyecektir.

Hz.Zehrâ (Allah’ın selâmı üzerine olsun) özlemle kavuşmayı Rabbi’ne ve Babası’na kavuşmuştu. Birbirinden ağır yaralar ve acılarla yüklü halde buluştuğu Yüce Rabbi’ne; hakkını gasp eden ve O’na zulmedenlerden hak gününde hakkını alması için mukaddes şikayetini arz etti…

Doğduğu günde, şehide olduğu günde ve yeniden diriltilip hakkının tümüyle alınacağı O günde O’na selâm olsun… Allah’ın selâmı üzerine olsun Ey Fatıma Zehrâ!
Okur yorumları
Yorum bulunmuyor
Yorum ekle
İsim:
Ülke:
E-posta:
Paylaş: